kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde…*

sabaha karşı dilimde bu şarkı ile uyandım. bir müzikalin içinden fırlamış gibi tüm günüm melodisi aklımda geçti. kelimelerim melodinin aksına kendini kaptırmış içimdeki dirginlik melodinin aksine zirveye ulaşıyordu. tabi geçici olan bu durum için fazla söz etmemek gerekli… karanlığın kapıyı aralaması hatta bu kapının da hafta sonu tatiline uzanması içimdeki sevinci körüklüyordu… bu hayatta belki de hiç bilmediğim bir yerde farklı bir şeyler olmalıydı. kimsenin görmediği yada görüpte herkese ifşa etmediği… olmalıydı… keşfedilmemiş ayak basılmamış bir şeyler…

gökyüzünün kararması ile birlikte ortaya çıkmaya çalışan ay, onu sürekli dizginleyen bulutlar sayesinde bir bütün olamamanın hüznünü üzerime yüklüyordu sanki. aslında ay demek aydınlık demekti ve aydınlık şu an için istediğim tek şeydi. tüm yapay ışıklardan uzak olmak için yapabileceğim en iyi şey odayı hiç aydınlatmamak olurdu. aslında en iyisi gecenin tüm güzelliğini bozan yapay ışıkların kökünü kurutmak. enerji trafolarını, hadi biraz daha ileriye gidiyorum santrallerini bombalayabilirim mesela… ama  on dakika bile elektriklerin kesilmesine tahammül edemeyen ben sürekli bir elektriksizlikle nasıl başa çıkabilirim? tamamen karmaşa… en iyisi bırakayım düzen olduğu gibi devam etsin ve ben oralarda bir yerde meleyeyim…