Korkularım, koltuk altıma sıkıştırıp daha sonra okumak ümidiyle yanımda taşıdığım, mürekkep kokusu hala üzerinde olan, her sayfasında beni pekte mutlu etmeyecek haberlerin olduğu, dörde katlanmış bir gazete gibiydi. Taze kokusu, burun deliklerimden girerek tüm benliğimi yavaşça ele geçiriyor, içimdeki tanimsiz hazzın kapılarını açıyordu. Biliyorum hepiniz okumasaniz da gazete kokusunu seversiniz. Şu da bir gerçek ki eskiden gazeteler ister istemez okunurdu… Belki güneşli bir günün öğleden sonrasında ilçenin üçüncü lig takımının maçında tribündeki taraftarın başında şapka olarak, belki bakkalın sardığı sıcacık ekmeğin kokusu arasında elleri yakmamaya çalışarak… Şimdi ise gazeteler daha çok okunmamak için var. Yerlerini bıraktıkları, poşet ve ambalaj kağıtları, biraz olsun okuma alışkanlıklarımızın önünü kapattı ve satin almak için reklamları belletti bize. Okuyamadık diye de biraz daha cahil olduk, cahillik ise korkularımızla bir oldu.
Korkularım artık gazetelerin uğramadığı eski mahallemin kazısı bitmemiş sokaklarında, arkasına saklanamadığı mürekkep korkularından dolayı daha canlı. Evet zaman insanları değiştiriyor, belki yaşlandırıyor ama asıl değişim kalandan çok gidende oluyor. Kalan olanla yaşarken, giden daha çok olacakla yaşıyor ve kısa sürelide olsa her dönüş giden için bir korku oluyor. Bazen atamıyorsunuz, bazen kıramıyorsunuz ve hepsi korku kisvesi altında yakanıza yapışıyor…
Siz ne düşünüyorsunuz?