Karanlıktakiler

Son dönem Türk sinemasına göz attığımda bende yeri ayrı olan yönetmenlerdendir Çağan Irmak. Kendisini Old And Wise’dan beri takip ederim. Şu zamana kadar tek ıssız adam için olumsuz eleştiride bulunduğum olmuştur. Onun haricinde diğerleri başarılı yapımlardı. Karanlıktakiler de bu başarılı yapımlar arasında. Öncelikle yine kıyıda kalmış bir konuya değinmiş Çağan Irmak. Tabi kıyıda kalınca konu oyunculuklarda zor oluyor. İşte bu filmi film yapan da oyunculuk.

Tabi bu arada görüntü yönetmeninin de (Gökhan Tiryaki) hakkını yememek lazım kendisi de oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Film daha başından itibaren karşımıza nasıl bir yapım olarak çıkacağını söylüyor ve bizi yanıltmıyorda. Filmin ilk başlarında Erdem Akakçe’nin oyunculuğu klasik karakterlerine dönse de filmin ikinci yarısında bu durum biraz kendini toparlıyor. Tabi, Meral Çetinkaya’nın oyunculuğuna söylenecek söz yok. Filmi tam anlamıyla ayakta tutan kişi kendisi. Bu sebeple oyuncu seçiminde yönetmeni kutlamak lazım. Derya Alabora’nın canlandırdığı karakter ise bana biraz zorlama bir karakter gibi gelmiş. İyi, sevecen, ama soğuk, uzak bir karakter profil çizilmiş kendisi için, yani zıt karakterler bileşkesi gibi. Bilinçli bir karakter miydi, yoksa karakter çekim esnasında mı ortaya bilinmez. Ama havada bir karakter olduğu belli oluyor.

Tabi film boyunca şu şöyle olsaymış bu böyle olsaymış dediğiniz sahne çok. Bazı bölümlerde havada kalan yerler var. Sahnelerden bazıları gereksiz uzatılmış. İnsan sıkılacakmış gibi hissediyor kendini. İşte buralarda oyunculuk devreye giriyor. Filmin ilk anlarından itibaren yavaş yavaş ilerlemesi, ancak nedense bir duyguyla bir şeyler olacakmış hissini vermesi, dakikaların geçmesi ile birlikte bir şey olmaması belkide sıkan insanı. Buna rağmen iyice profesyonelleşen görüntüler. Bu eksikliği göz ardı etmiş gibi.

Egemen karakteri ana karakter gibi gözükse de, Gülseren karakteri oyunculukla tüm karakterlerin üzerine çıkmış. Türkiye’de çok tecavüz içerikli film çekilmiştir, artık bu konu Türk filmlerinin yakasına yapışmış doğal bir konu olmaktan öteye geçmemiştir. ancak burada gördüğümüz, tecavüz sonrası kesitler ve akabinde onarılamayan zihin sağlığının getirileri, çok iyi analiz edilmiş ve ekrana başarılı bir şekilde uyarlanmıştır. Her kim olursanız olun Gülseren karakterinin çektiği acıyı ve onun kurduğu dünyayı görebiliyorsunuz.

Tabi yan karakterlere de baktığımızda, herkes bu kadar sorunlu mu sorusunu soruyoruz ama filmde de gördüğümüz üzre aslında hepimiz dışarıya karşı gülümseyen maskemizi takıyoruz. Oysa filmdeki kadar da olmasa, etrafımızda böyle karakterler mevcut. Ve sessiz sedasız hayattan akıp gidiyorlar. Bazılarımız ise buna tanıklık ediyoruz.

Tabi filmde göndermeler de mevcut. Fazla göze sokulmadan akıllıca geçilmiş. Burada sorulan sorulardan biri de kim daha çok deli sorusu? Çocukların bir deli ile uğraşması mı? Hadi onları çocuk deyip geçtik ailelerin de deli ile deli olması mı? Bununla birlikte, deli bir birey ile beraber olanın da akli dengesinin de ister istemez pek yerinde olmaması gözden kaçırılmayacak bir durum. Aslında bunu da yükleyen toplum değil midir? Soru işaretleri ve takılacak konular çok filmde.

Egemen bir reklam ajansında ofis olarak çalışmaktadır. İlerleyen yaşına rağmen annesinin rahatsızlığı ve baskısı yüzünden henüz evlenememiş ve kendisini ister istemez dışarıdan soyutlamıştır. Annesi Gülseren için ise tek varlığı oğludur. Onun kendi etrafından bir saniye bile ayrılması fikri onun sinir krizleri geçirmesine sebeptir. Ancak Egemen artık bu durumdan sıkılmıştır. Kendisine kadınlar içerisinde en iyi davranan patronu Umay’a aşıktır. Ancak bunu kendisine bir türlü itiraf edemez. Umay ise çalkantılı bir ilişki ile boğuşmaktadır. İçkili olduğu bir günde Egemen ile dertleşir. Egemen çok sarhoş olduğu için gece onu evine bırakır. Egemen o gece konuşulanlardan yanlış pay çıkartır ve Umay’a aşkını açar, hatta kaçmayı teklif eder, üstüne üstlük, durumu biraz abartır. Tabi hiç bir şey istediği gibi gitmez. Artık dönecek bir işi de yoktur.

Film boyunca ne olacak ne olacak derken bir karmaşa esansında film sonuçlanıyor. Filmi izlerken kesin bir sonuç belirmiyor aklınızda. O yüzden final de pek şaşırtmıyor açıkçası. Tek korkunuz acaba annesine ne yapacak oluyor. Tabi bu kısmı ve ayrıntıları izlemeyenler için yazmıyorum.

Bazı sahnelerde kullanılan kamera açılarında, Requiem For A Dream etkisi görmedim desem yalan olur. Akli dengesi bozuk birine yaklaşırken, yada o sona yakın alkol ve ot aleminde bu kendini çok belli etti. Tabi bunlar artık sinemaya mal olmuş şeyler olduğu için pek sorun olarak görmüyorum.

İzlenmesi gereken Türk filmleri arasında Karanlıktakiler. Tabi film çok çok daha iyi olabilirdi ancak, kendi içerisinde sıkışmış bir senaryoya da sahip,ancak güzel kurgu oyunları ile, bu hali bile insanı tatmin ediyor.

Yönetmen – Senarist: Çağan Irmak

Oyuncular:

Erdem Akakçe Egemen
Rıza Akın Ramiz
Derya Alabora Umay
Durul Bazan
Meral Çetinkaya Gülseren

Linkler:

http://www.karanliktakiler.com

http://www.imdb.com/title/tt1492923/