Kimi zaman bıkkınlıklar nuksettiginde kelimelerin altına sığınmak en büyük kaçışım olmuştur. Zaten kendi cizgimiz dışında yaşadığımız bu hayat yapay mutluluklar ağını etrafımıza germisken gerçek mutluluğun tarifini yapmak biraz zor oluyor.
Yüzlerce hatta binlerce beğeni alan yazım, resmim; beni gerçekten mutlu eder mi? Ya da her seferinde yüzlerce kez tekrarlanan tweetlerim. Tuttuğumu düşündüğüm takımın maçı kazanması. Yani aslında birilerinin mutlu olmamız gerektiğini dayattigi günler. Bayramlar, tatiller, özel günler Vs…
Mutluluğun tarifini nasıl yaparız ya da? Yıllardır dile gelen bu sorunun defalarca bende yanıtını arasam da kıt aklımda çıkardığım bir sonuç olmadı. Mutluluk platonik bir aşk gibi aslında. Istediğimiz, elde edemediğimiz, aradaki bize pozitif görünen tavırlarıyla sevindigimim… Kaç insan mutlu ki bu dünyada? Bir elin parmaklarını geçer mi?
Sanmıyorum. Herkes kendi çapında mutsuz…
Ancak bazı zamanlar var ki mutsuzluğun tavan yaptığı, yuzunuzdeki somurtma dışında tüm vücudunuz çekiliyor, artık hiç bir şey yapasiniz gelmiyor. Şimdilerde buna tükenmişlik sendromunu diyorlar?
Adı her neyse artık.
Sanıyorum hayat ve hayatın içindeki size etki eden insanlar içinizdeki bu küçük kirpintiyi söndürmeye programlanmis. Belki de biz de bir başkası için aynı rolü yerine getiriyoruz.
Bir sıkıntı, bir iç daralması. Sanki metal bir boğanin içinde isitilmaya başlanmış gibi bir daralma, atlar tarafından beş parçaya ayrilacakmis gibi bir basınç hissi. Acı yok ama ölüm de…
Bazen ölmek ek kolay kurtuluş. Bu yüzdendir ki dinler intiharı yasaklamışlardir, eğer onların istedikleri gibi yaşarsanız, öldüğünüz takdirde bu hayattan daha iyisiyle mukafatlandirilacaksinizdir. Tabi bunlar taa ilk insandan beri gelen rivayetler ve biz ne yazık ki bu rivayetler konusunda ölüyor ve öldürüyoruz. Aslında bu da kendi kendimize gelistirdigimiz bir intihar şekli. Bu şekilde iyi olacağımızı düşünüyoruz.
Konu bu değil aslında.
Aslında konu yok.
Bir kelimenin, yada kelimeler bütünün anlatabileceği türden bir şey değil. Bir dönüşüm içerisindeyim. Belki bir böceğe benzemeyecegim ama insan formunda kalarak içimde türlü donusumler yaşadığımı hissediyorum? Bu normal mi? Anormal miydim de normal oluyorum, Yoksa normaldim anormallige mi gidiyorum. Unutmayalım iki türlü deli vardır:
1. Normal anormal
2. Anormal normal
1’den 2’ye terfi ediyor olabilirim.
Lakin beklemek gerek…
Siz ne düşünüyorsunuz?