Her ne kadar etrafımız aydınlık gözükse de, aslında derin bir karanlığın içince yüzdüğümüzün farkındaydım. Ancak bunu herkese söyleyebilecek cesaretim yoktu. Zaten bunu dile getirdiğimde insanların çoğunun beni deli olarak adlandıracağını biliyordum. Gerçi insanların ne düşündüğü önemli değil. Bu delik sınırının hastaneye yatırılacak seviyede olduğunu düşünmüyorum ama bazı insanların damarına basarsanız bu olur. Bende bazı insanların damarına basabileceğimi düşünüyorum.
Diğer insanlardan farkım yok aslında. Herkes gibiyim, bende yiyor, bende içiyorum. Herkes gibi temel ihtiyaçlarım var. Mesela çoğu zaman sıkıştığımda tuvalete koşarak gidiyor; kimi zaman kirli, kokuşmuş tuvaletlerde sıra bekliyorum. Bu benim gibi biri için aslında işkenceden başka bir şey değil ama insanları etkilemek için onlardan biri gibi görünmek lazım…
İki yıl önce yazdı. Sanıyorum temmuz. Aslında bu tarihi unutmamın imkansız olması lazım ama nedense bu konuda çok tereddütlere düşüyorum. Temmuz ortasıydı sanırım. Aslında varsayımları buraya yazmamam lazım ama varsayımlarım sadece tarihlerden ibaret olduğu için yazmadan edemiyorum. Yani bir şekilde insanların kafasında şekillensin diye tarihler vermek zorundayım.
Evet, temmuz ayıydı, on dördüydü. Hayır, on üçünü on dördüne bağlayan gece. Sıcak haddinden fazla bastırmış, televizyon kanallarınızdaki uzmanlar bu sıcaklık artığını küresel ısınmaya bağlıyorlardı. Evet, aslında her şey küresel ısınmanın bir ürünüydü. Bu dünyanın, bu sistemin bu gezegenin kurulması da… Biz insanlar daha sonra bu ısınmaya katkıda bulunup süreci hızlandırmıştık. Şimdi ise piramidin üst kısmalarına çıkarken, son sürece geldiğimizin hemen hemen hepimiz farkındaydık. Tabi yapacak bir şey yoktu. Yani bu işte zararın neresinden dönerseniz kardır diye bir tanımlama yok. Dönemezsiniz fakat süreci yavaşlatabilirsiniz.
Nerde kalmıştım, temmuz ayının, on üçünü on dördüne bağlayan geceydi. Saat on ikiyi gösterdiğinde üzerime çöken ağırlık kendini iyice belli etmişti. Yaz dönemleri böyle oluyordum genelde. Havanın kararması ile orantılı çalışan bünyem hava kararana kadar, dışarıda kalmayı tarifi imkansız bir arzu haline getirmişti. Gündüz evde kalmak tam anlamıyla işkence anlamına geliyordu bende… Tabi yaz günlerinden bahsediyordum…
On ikiyi geçerken kendimi yatağa attım. Hemen yan tarafımdaki pencereyi tamamen açtım. Normal şartlarda benim burada yapan cereyandan duramamam lazımdı ama şu an yaprak bile kıpırdamıyordu. Sıcaktı ancak terlemiyordum da… Yani tarif edemediğim ilginç bir hava kütlesi şehrin üzerine çökmüştü sanki. En sevdiğim, en büyük özelliklerimden biri de başımı yastığa koyar koymaz uyuyor olmamdı. Zaten günün ağırlığı gözlerime vurmuştu bile…
Birkaç dakika sonra gözlerim uykuya dalıp, bilinçsizleneceğim anda çişimin geldiğini fark ettim. Birden gözlerimi açtım. Daha sonra kendimi sıkarak uyumayı denedim. Tutabildiğim kadar tutmaya çalıştım ama basınç kendini sancıya bırakıyordu. Bir daha yatağa böyle rahat serilemeyeceğimi bile bile, kalktım ve tuvalete gittim…
Döndüğümde gözümde bir gram uyku yoktu. Buna rağmen yatağa uzandım. Tek ümidim, yatağa uzandığımda uykumun gelmesiydi. Ancak bu yine üzerinden iki dakika geçmiş bu kez susamıştım. Şimdi de su almak için yataktan çıkmak zorundaydım. Bir şişeye su doldurarak içtim ve şişeyi de yanıma aldım. Sanıyorum artık uyumam için hiç bir engel kalmamıştı. Kendimi yine yatağımın sihirli kollarına bıraktım.
Gözlerimi ışık geçirmeyecek şekilde kapatıp uyumayı bekledim. Bu arada hafifçe esen rüzgarı hissedebiliyordum. Rüzgarla birlikte üzerime bir hararette çökmüştü. Sanki rüzgar sıcak buhar üflüyordu. Hemde oldukça sıcak… Yavaş yavaş terlemeye başlamıştım. Aklımdan pencereyi kapatmak geçti bir an ancak bu sıcak hava akımının geçici olduğunu düşünerek bekledim.
Ancak bekleyişim sonuç vermemişti. Sıcaklık gittikçe artıyordu. Yapacak en iyi işin pancereyi kapatıp vantilatörün açılacağını düşündüm ve bunu hemen uygulamaya geçirmek için yarakran kalktım. Pencereye yaklaştıımda sıcaklık daha da artmıştı sanki. Elimi pencereye uzatırken sanki kendimi alevin üzerine tutuyormuş gibi hissettim. Bir refleksle geriye çektim. Elim yanmış mı diye kontrol ettikten sonra pencereden dışarıya göz gezdirdim. Yüzüme vuran alev çok dikkatli bakmamı engellemişti ama parlak bir şeyin ortalıkta dolandığını görmüştüm…
Siz ne düşünüyorsunuz?