La grande bellezza

Başraılı bulduğum ve takip etmeye çalıştığım yönetmenlerden biri olan Paolo Sorrentino‘nun 2013 yapımı filmi La grande bellezza. Ya da İngilizce adıyla The Great Beauty. Türkiye’de ise Muhteşem Güzellik adıyla vizyonda yerini bulmuş. Öncelikle sötlemek isteirm ki son dönem İtalyan sinemasındaki en iki filmlerden biri La grande bellezza. Gerek hikayesi, herek anlayım dili ve teknikleri ayrı bir yer tutuyor.

Film bir dram ve zaman zaman ağır ilerlemesine rağmen insanı o kadar çok içine çekiyor ki ana karakter Jep ile birlikte, onun düşüncelerini, duygularını, yaşadıklarını paylaşıyorsunuz. Hayat içerisinde unutların yitirilmesi, sona gidişler ve aslında farkında olduğumuzu sandığımız yaşadığımız çevreden nasıl da bi haber olduğumuzu önümüze seriyor.

Yönetmenin anlatım dili, müzik kullanımı inanılmaz bir şekilde filme izleyiciyi çekiyor. Filmin senaryosunda da yönetmenin ismini görüyoruz. Sanıyorum bu da filmin görsel ve anlatımsal başarısının başlıca sebebi. Ancak Paolo Sorrentino senaryo konusunda da ok başarılı. Bilhassa filmin karakterlerin birbirlerini yeren diyalogları çok başarılı bir şekilde yazılmış.

Şöyle bir baktığımda filmin tek hayal kırıklığı yaşatan tarafı sürekli ana akrakterin ölmesi üzeirne bir kurgu hissi verilirken karakterin yaşamaya devam etmesi. Bir yerden sonra insan ister istemez filmin solarına doğru karakterin ölmesini bekliyor ve bu sonu gelmeyen beklenti, az da olsa kendini takrar eden karalerle izleyicinin sıkılmasına sebep oluyor.

Film bize her şeyi veriyor, varlık, yokluk, önemsenme, hiçlik, yaşam, ölüm, lanet… Bütün bu anlatılanlar aslında özenilecek bir tip olan Kep’in ve çevresinin aktarımı sayesinde karşımıza dikiliyor. Jep kendi hayatını sorgularken, aslında bir yerde de biz kendi hayatımızı sorgulamaya başlıyoruz. Her ne kadar Jep karakteri ortam olarak bize farklı bir dünya sunsa da izlerken çok fazla ortak payda çıkarıyorsunuz.

Filmin yönetimi ile birlikte görüntü yönetmeni de çok iyi işler çıkarmış. Atmosferin ve renklerin aktarımı, aktarılmak istenen duygu ile birebir işliyor. Başarılı olan müzikler de filmi daha seyirlik hale getiriyor.

Jep Gambardella ilk kitabı ile ortalığı kasıp kavurmuş ancak sonrasında yeni bir kiyap yazamamıştır. Hayatını ise Roma’nın yüksek sosyetesinde eğlenceler ve toplantılar arasında geçirmektedir. Hayatını kazanamak için ise bir dergide röportajlar yapıp yayınlamaktadır. Zaman geçtikçe Jep bulunduğu ortamdan sıkılarak ortalıkta dolanmaya başlar. Günün birinde evine geldiğinde kapıda bir adamın beklediğini görür. Adamla ilk aşkının kocasıdır ve ona kadının öldüğünü haber verir. Jep’te kadına karşı hala bir şeyler hissetmektedir.

Bu vesile ile Jep eski defterleri açar. Geçmişi hatırlamaya başar. Çok eski bir arkadaşını ziyaret eder. Onun kızı ile tanışır. Babası striptizci oaln kızına kendi çecresinde olan birini bulmasını ister. Jep arkadaşının kızı Ramona ile takılmaya başlar. Bu arada arkadaşıda ölmüştür. Çevresinde bir kaç ölüm daha yaşanır ve Jep bu ölümleri de sorgulamaya başlar. Tabi bir de en son Ramona’nın ölümü onu zor duruma sokar. Ama ne olursa olsun Jep için hayat devam etmektedir ve buna göre davranmaya başlar.

Özetlemek gerekirse film kesinlikle izlenmesi gereken filmler arasında. Bence vaktinizi ayırın ve filmi izleyin. Kesinlikle pişman olmazsınız. İtalyan sinemasının en iyi örneklerinden.

Yönetmen: Paolo Sorrentino

Senaryo: Paolo SorrentinoUmberto Contarello

Oyuncular:

Toni Servillo
Jep Gambardella
Carlo Verdone
Romano
Sabrina Ferilli
Ramona
Carlo Buccirosso
Lello Cava
Iaia Forte
Trumeau
Pamela Villoresi
Viola

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt2358891/