lakin, fakat, ama

Yazının başlığı bir şeylere muhalefet eder oldu. Aslında planımda bu yoktu. Planımda bu yazı yazmakta yoktu. Telefondan uygulamayı açınca bir de baktım ki on gün olmuş bir önceki yazıyı yazalı. Aslında öyle ayrıntılı bir şekilde aklımdaki o yazının nasıl yazıldığı, sanki bir kaç saat önce yazmış gibiyim.

Sanıyorum kendimi çok kaptırıyorum yazarken bir süre sanki o yazım hala devam ediyormuş, sanki ben hâlâ yazıyormuşum gibi hissediyorum kendimi.

Az önce de belirttim ya aslında yazmak gibi bir fikrim yoktu. Bu sebepten bu yazı çok dağınık ilerliyor. Beş uykusu ardından mayışık bir şekilde uyandığımda akşam yemeği yemeye bile takatim yoktu. Bir tost ile geçiştirdim insanların özene bözene dışarıya çıkıp yedikleri akşam yemeğini. Zaten dışarıdan da söylesem sadece karnımı doyurmak için söyleyecektim. Tat olmayacak tuz olmayacak nasılsa. O zaman ne ne anlamı var aksiyona girmenin? Kuru ekmek bile yeterli.

Bir yandan da gözüm korkunç olmaya çalışan Türk filmine kayıyor. Daha önce izledim aslında. Bu arada telefonun klavyesini değiştirdim ve yazmakta güçlük çekiyorum. A biraz ileride ve çoğu zaman a’yı yazdığımı sanıyorum. Aynı kaderi i de paylaşıyor. Hal böyle olunca muhtemelen şu kısa yazıda onlarca hata oluşuyordur. Geri dönüp düzeltmeye takatim yok.

Aslında hep diyorum ya bunlar alıştırma diye, hep merak ediyorum bu alıştırmalar ne zaman son bulacak? Artık sanki asıl’a başlamanın vakti geldi. Bir gaz lazım bana.

İşte bende tam o haz verecek şeyi arıyordum. Film, kitap, müzik her neyse. Aklım Neil Gaiman’ın Stardust’una kadar gitti. Çok keyifli bir kitaptı. Ortalıkta dönen bir de Poe uyarlaması varmış. Zor zanaat tabi Poe hikayesini uyarlamak. Gaza geleceğim diye nefret etmekte var. Yok nefret olmaz eminim.

Yazamayan yazar icat etmişler. Herkes mesela öyle. Yazan yazar oluyor tabi. Kendimi çok mu zorluyorum bilmiyorum. Mükemmel mi olmalı her şey? Yani piyasa hep mükemmellerle mi dolu? Elbette hayır.

Ortam reklamla dolu. Yaptığın şeyin reklamını yapacaksın aslında. Bakın bu blog 10 senelik. Kendi kendine. Yağı sabit değişmiyor bile. Arada çokluk çocuk gelip küfürlü yorum yazıyor başka. Zaten neye küfrettklerini de anlamıyorum. Küfretmeyi de beceremiyorlar. Tabi bir de filmlere yorum yapanlar var.

Neyse bu bölümü sevmedim silmek istedim ama silmedim de kalsın. Parmaktan çıktı bir kere.

Şimdi muhtemelen bana kalsa ben böyle günlerce yazarım. Yalan söylüyorum. Yazamam. Parmaklarım yorulmaya başladı zaten bilhassa sol baş parmağım. Bir sıkıntısı var zaten arada kendini hatırlatıyor. Son yazdığım hikayede de belim falan tutuldu iki haftadır yeni geldim kendime. Diğerine başlayabilirsiniz belki. O hikayeyi düzenleyip, PDF öykü olarak yayınlamayı düşünüyorum. Şöyle mobilde okunacak e-kitap haline getiririm. İki kapak illüstrasyon falan bak iyi fikir. Basılı olmuyorsa … Cidden bu cümlenin sorununu getiremedim.

Tanıdıklar oluyorsa bu yazıyı lütfen yorum yazabilir mi? Geveze miyim acaba ben? Muhtemelen hiç yorum olmayacak çünkü kimse okumuyor çoğu da bilmiyor.

Muhtemelen kelimesini kaç kez kullandım? Muallaklık benim işim. Neyse kapı çaldı…

Aaa. Gerçek mi?


Yorumlar

“lakin, fakat, ama” için 2 yanıt

  1. Merhabalar, sizle bi sohbet etmek isterdim.Kafalar uyusuyor gibi. Sizin gibi arkadaslari bu zamanda bulmak biraz zor. Anlamli hayatlar dilerim.

    1. Kişisel Depresyon Anları avatarı
      Kişisel Depresyon Anları

      Olabilir neden olmasın? Şartlar elverdiğinde…

Siz ne düşünüyorsunuz?