Filmin en çekici tarafı baş rollünde Vincent Cassel‘in oynaması. Gerçekten de Vincent Cassel oldukça başarılı bir oyun sergilemiş. Film Matthew Lewis‘in aynı adlı romanından uyarlanmış. Tabi bu romanın ilk uyarlanışı değil. Aynı isimle bu filmden önce 1972, 1990 yılında iki film daha çekilmiş. Tabi ben bu iki filmi izlemediğim için kıyaslamaya giremeyeceğim.
Bu filmin yönetmen koltuğunda ise Dominik Moll var. Yönetmenin bu izlediğim ilk filmi. Anlatımın görselliğin güzel olduğunu söyleyebilirim. Ancak nedense film beni zaman zaman sıktı. Odaklanmakta sorun yaşadım. Bu belki de filmin gizem boyutunun, bilinmezlik dozunun biraz fazla arttırılmış olması.
Film on yedinci yüzyıl da geçiyor. Küçük bir bebek bir gece yarısı manastırın kapısına bırakılır. Çocuk manastıra alınır ve ona Ambrosio adı verilir. Ambrosio’nun sağ omzunda ise, el şeklinde bir işaret vardır. Bu işaret manastırdaki bazı rahipler tarafından kötüye yorulsa da, bunun bir işaret olduğunu düşünerek onu büyütürler.
Ambrosio burada en iyi öğrencilerden biri olur. Kısa süre içerisinde büyük bir erdeme ulaşır. Hitabet yeteneği de kuvvetli olduğundan kısa zamanda adı duyulur. Ambrosio, iyi, düzgün bir adamdır. Bütün manastır ve halk için örnek bir kişidir.
Günün birinde manastıra yüzü maskeli biri gelir. Hastalıktan dolayı yüzünün ve ağzının eridiğini söyler. Manastıra gelme sebebi ise tanrıya daha yakın olmaktadır. Ambrosio onun manastıra alınmasına izin verir. Ancak bu kişinin manastıra gelmesi ile birlikte Ambrosio için durum biraz karmaşıklaşır. Bu kişinin bazı doğa üstü özellikleri vardır. En basiti Ambrosio’nun baş ağrısını bir dokunuşla iyileştirmiştir. Ancak bu kişi bir kadındır ve bunu Ambrosio’a söylediğinde, Ambrosio onun manastırdan ayrılmasını ister. O gün Ambrosio’u bir böcek ısırır ve Ambrosio zehirlenir. Herkes ona ölecek gözüyle bakar.
Maskeli kadın (Valerio) gitmeden onu ziyarete gelir ve vücudundaki tüm zehri emer. O gece Ambrosio bilinçsiz bir haldeyken onunla birlikte olur. Ambrosio sabah uyanır ve bu manastırdakiler tarafından bir mucize olarak görülür. Ambrosio o gece olan bitenleri hayal meyal hatırlamaktadır. Bunu Valerio’ya sormak için odasına gider ancak kadın hasta yatmaktadır. Onu iyileştirmek için mezarlığa giderler.
Ambrosio ya bir gün Antonia adlında bir kız gelir ve annesini görmesini onunla konuşup, onun için dua etmesini ister. Ambrosio, bunu kabul eder. Valerio’nun da sayesinde nefsine yenik düşen Ambrosio, Antonia’ya aşık olur. Ancak Antonia başka birine aşıktır. Ambrosio onun için yanıp tutuşurken, Valerio Ambrosio’nun amacına ulaşması için büyü yapar. Ancak olaylar biraz daha karmaşık bir hal alır.
Belirttiğim gibi filmin oyunculukları oldukça başarılı. Görsel açıdan oldukça tatmin edici. Hikayenin kurgusu ve akışı oldukça başarılıydı. Ancak filmde benim de sıkılmama sebep olan bir eksiklik vardı. Sanıyorum bu da hikayenin ayrıntılarının pek fazla verilmiş olmaması. Bu ayrıntısızlıkta insanı sıkıyordu. Belki o döneme ve manastır ekolüne uzak olduğumdan ben bu şekilde hissettim. Böyle bir filmde anlayabileceğim mesaj aradım ancak bulduğum pek söylenemez.
Sanıyorum filmin ana fikri, ne olursan ol, kim olursan ol, şeytan seni bir şekilde kendine çekerdi. O zaman pek imanlı olmanın da anlamı kalmıyor. Kısaca özetlemek gerekirse, görsel olarak, oyunculuk olarak, hatta buna müzikleri de ekleyebiliriz başarılı izlenebilir bir film.
Yönetmen: Dominik Moll
Senaryo: Dominik Moll, Matthew Lewis (kitap), Anne-Louise Trividic
Oyuncular:
Vincent Cassel | … | Capucin Ambrosio | |
Déborah François | … | Valerio | |
Joséphine Japy | … | Antonia | |
Sergi López | … | Le débauché | |
Catherine Mouchet | … | Elvire | |
Jordi Dauder | … | Père Miguel |
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?