Norveçli yönetmen, Maria Sødahl‘ın yazıp yönettiği ve 2010 Montreal en iyi yönetmen ödülünü aldığı film Limbo. Genel hatları ile bakıldığında filme, en iyi yönetmen ödülü alır mıydı kendi kendime soruyorum. Evet oyunculuklar, değişik ve yabancı bir mekan filmi izlenebilir kılan ancak konu itibari ile sıradan ve kurgu ve anlatım itibari ile de yetersiz bir film.
Jo petrol mühendisi olarak, Trinidad’daki Port-au-Spain’de çalışmaktadır. Buraya geleli, altı ay olmuş ve artık karısı ve çocuklarınında gelme vakti gelmiştir. Eşi Sonia iki çocuğu ile birlikte sonunda bilmedikleri bu ülkeye gelirler. Sonia’yı burada alışkın olmadığı bir hayat beklemektedir. Sonia elini sıcak sudan soğuk suya sokmamaktadır. Hizmetçiler, lüks evler, partiler Sonia’yı yerleşik bir hayattan çok yaz tatilindemyimiş gibi yaşamaktadır. Tabi tabiri caiz ise rahat Sonia’ya batmıştır. Kocasının yanına taşınması ile birlikte hasta annesini de bakım evine yerleştirmek durumunda kalmıştır.
Sonia bir gün iş yerinde kocasını ziyarete gittiğinde, kadının biri ona tuvalette, artık kocasının ona ihtiyacı olmadığını kendisinin olduğunu söyler. Bu söyleme sebebine ben anlam veremedim, çünkü bu karakter ilerleyen dakikalarda çok pasif durumdadır. Sonia için hayat artık kabusa dönmüş gibidir. Bir şekilde kendini ifade etmesi gerekmektedir ama nasıl yapacağını bilemez. Kendisi gibi gurbette yaşayan diğer kadınlardan daha tanışmadan uzaklaşmaya başlar.
Sonia’nın hoş geldin partisinde, Sonia aşırı alkol alır. Tabi bir de Jo’yu kendisini aldattığı kadınla görünce film kopar. İyice agresifleşir ve istemeyerekte olsa kendine zarar verir. Kimse onun bu tavrına anlam verememektedir nihayet durumu kocasına anlatır. Kocası duruma bir kaçamaktı diye yanıt verir. Zaten aldattığı kadın da evli ve çocukludur. Sonia bir süre kadını izler, ne yapacağını bilemez. Herkesten ve her şeyden kaçar. Kocası ülke dışında bir toplantıdan bahseder, buraya Sonia ile gitmek ister amacı aralarını düzeltmektir. Ancak Sonia gelmek istemez.
Jo ülkeden ayrılır ayrılmaz, Sonia’da çocukların ısrarı üzerine, çalışanları Omari ile birlikte yengeç avlamaya giderler. Gittikleri yer uzaktır geceyi bir pansiyonda geçirirler. Jo ise evi defalarca arar ve ulaşamaz kimseye. Toplantıdan erken dönüş yapar, Sonia ve çocukları arar ve bulamaz. Sonia eve geldiğinde ise Jo onu beklemektedir. Tabiki ikisi birbirine girer. Burada Sonia sinir krizi geçirir.
Sonia yalnız kalmak istemektedir. Bunun içinde bir manastıra yatar. Bu esnada çocuklarına, arkadaşları, Charlotte ve Daniel bakar. Bu iki yan karakterinde kendine ait sorunları vardır elbet. Çift artık yaşlanmıştır. Daniel’in burada işi bitmiş Arabistan’dan teklif almıştır. Anca Charlotte artık ev, ülke değiştirmek istememektedir. Bu sebepten dolayı çocuk bile yapamamışlardır. Daniel kendi açısından artık yaşlandığını ve onu kimsenin istemediğini yakında işsiz kalabileceğini öne sürerek Arabistandaki beş yıllık sözleşmeyi kabul etmesi gerektiğini söyler.
Bu noel yemeğinde olur Sonia’da kendini toparlamış ve manastırdan çıkmıştır. Noelin ertesinde de Charlotte’un cesedi havuzda bulunur. Tabi Sonia’da ülkesine geri dönmek istediğini söyler.
Film insanı sıkmadan ilerliyor. Bunun en büyük sebebi farklı bir ortam olması. Görüntüler yakalanan kareler güzel. Ancak o kadar yaşanan olayda karakterin psikolojisini izleyiciye verememiş. Jo’nun karısını aldattığı Lorraine karakteri hangi akla hizmet kadına ben varım diyor, Sonia nasıl birden bire duruma bu kadar takıp, hastanelere yayacak duruma geliyor izleyici olarak anlamamız mümkün değil. Charlotte’un intiharı da cabası. Olaylar yaşananlar, karakterlerin psikolojisini anlatmaya yetmemiş. E ne oldu şimdi diye anlam vermeye çalışırken film olan olmuştur hali alıyor.
Film vermesi gereken psikolojik tınıyı verememiş ve sadece bir kaç olayı anlatan görüntü akışından öteye geçememiş. Aslında Jo ve Sonia çiftinden çok, Charlotte ve Daniel çiftine eğilinmiş hikayenin daha canlı olacağını düşünüyorum. Çocuk oyuncuların oyunculukları, büyüklerinden daha iyiydi dersem yapan söylememiş olurum. Sanki baş rolü oynayanlar onlar. Film 70’ler de geçmesine rağmen 70’lere ait sadece araçları gördüm ben. Bir de telefonların evde olması. Zaman konusunda da film köşeye sıkışmış aslında zaman belirtmeye hiç gerek yokmuş.
Yömetmen – Senarist: Maria Sødahl
Oyuncular:
Bryan Brown | … |
Daniel
|
|
Lena Endre | … |
Charlotte
|
|
Line Verndal | … |
Sonia
|
|
Cecilie A. Mosli | … |
Norwegian Nurse
|
|
Henrik Rafaelsen | … |
Jo
|
|
Catherine Emmanuel | … |
Lorraine
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?