Lo imposible

Holywood vari İspanyol filminin yönetmen koltuğunda   var. Yönetmeni El orfanato adlı filmden hatırlıyorum. Ancak filmi bir türlü izlemeye fırsat bulamamıştım. Açıkçası Lo imposible’i da bir Holywood yapımı sanarak izledim. Pekte farklılık görmediğimi belirtmem lazım. Zaten gerek bütçe gerek oyuncular bakımından Lo imposible bir Holywood filmi kıvamında.

J.A. Bayona bu filmde de El orfanato’da olduğu gibi senarist  ile çalışmış Film gerçek bir hikayeden uyarlandığı için başından geçen olayı kaleme alan ‘un kitabından uyarlanmış. Kitabı okumadım bu sebepten dolayı uyarlamanın nasıl olduğu konusunda bir fikrim yok ama  Belón’un daha önce edebiyat ile ilgisi olmadığını düşünürsek açıkçası fazla edebi ya da iyi bir kitapta beklediğimi söyleyemeyeceğim. Bu bağlam da film sanki daha iyiymiş imajı veriyor bana.

Film daha iyi olabilir ama tüm hikaye ajitasyon üzerine kurulmuş. Benim gibi öyle çok fazla etkilenmeyen, duygulanmayan bir adamı bile üst üste gelen ajitasyonlar sebebi ile duygulandırmıştır. Sanıyorum filmin asıl amacı da bu. Tabi burada doğal bir afetin boyutu gözler önüne serilirken kalbur üstü insanların hikayesi anlatılıyor bir yerde. Filmin sonunda sigorta şirketi aileyi alıp gidiyor. Açıkçası “üç beş insan daha alın gidin bir ton boş yer var şerefsizler” demeden edemedim. Öyle görüyoruz ki zenginsen bakımın da iyi oluyor kardeşim. Tabi bu anlatılanlar dışında.

Film uyarlama olunca aslına bağlı kalmışlar. Tabi biz de filmi kalbur üstü bir insanın gözünden görüyor ve yaşadıklarına tanık oluyoruz. Küçük ayrıntılar dışında senarist ve yönetmen ana hikayeye bağlı kalmış ama ben en azından oradaki fakir halkında biraz olsun gözler önüne serilmesi taraftarıydım. Ancak görüyoruz ki böyle bir doğal afette zengin fakir ayrımı olmuyor. Ayrım biz insanların birleştiği bir nevi sosyalleştiği yerlerde oluyor.

Filmin tsunami sahnesi oldukça başarılı. Elbette daha iyisini izledim ama bu da tatmin edici seviyede. Hatta filmin en can alıcı kısmı da bu sahneler. Her ne kadar finalde aynı sahneler sürekli dönerek insanı sıksa da yine de izlettiriyor kendini. Film her şeyi ile gerçekçi tutulmuş. Tsunami sonrası yardım araçlarının gelmemesi, yiyecek, doktor kıtlığı, koordinasyon eksikleri hepsine yer verilmiş. Hatta ailelerine haber veremeyenler telefonu olsa bile kullanım için başkalarına vermeyenler de işin içinde var. Bir yerde insanların nasıl bir mahlukat olduğuna tekrar tanık oluyoruz. Yani din, dil, ırk pek bir şey değiştirmiyor. 

Bu arada hikaye 2004 yılında Hint Okyanusundaki tsunami ve Tayland’ın okyanus kenarındaki bölgelerin etkilenmesini anlatıyor. Maria, Henry Belón çifti üç çocukları ile birlikte Tayland’a tatile giderler. Bu esnada tsunami olur ve aile bireyleri ayrı düşer. Film ailenin bir araya gelmesini ve yaşadıklarını anlatmakta.

Baş rollerde  ve  var. Bir kaç sahnede Naomi Watts’in performansını çok başarılı bulurken genel anlamda bu isimlerin uluslar arası arenada filmin var olması için olduğunu düşünüyorum. Öyle ki filmin tüm yükü Naomi Watts’ın üzerinde gözüküyor. Bununla birlikte bir kaç sahnede sergilediği performans ve hissettirdikleri aslında bu seçimin gerçekten de iyi olduğunu düşündürdü bana.

Ewan McGregor senaryo ile bağlantılı olarak pasifti filmde. Ancak eline geçen bir kaç sahnede de daha iyi bir performans sergileye bilirdi. Karısını aramak için çocuklarını teslim ettiği sahnede yaşadığı ikilemi bize daha iyi aktarabilirdi mesela. Lakin erkek sertliği diye bir şey vardır. Filmin geneline yayılan ajitasyon burada olmasın bari diyerek belki kullanılmamış olabilir. Aslında çok şey de fark etmezdi.

Filmde Naomi Watts’ın oyunculuğundan bahsederken aslında es geçilmeyecek ve filmin en iyi performansını sergileyen -küçük mü desem genç mi desem bilemedim- oyuncu ‘ı unutmamak lazım. Film boyunca annesi ile birlikte olduğundan dolayı en büyük görev de ona düşmüş ve bence altından da başarılı bir şekilde kalkmış.

Genel olarak filmin kurgusu, görselliği oldukça iyiydi. Tatmin edici bir izlenim sağlıyordu izleyiciye. Filmin tek falsosu sürekli tekrar ettiğim gibi ajitasyonu dozunun yüksek olması. Her halükarda ağlamalı bir film karşımızda. Ne olursa olsun bir kaç damla göz yaşı dökülecek, yada derin derin nefes almanıza, tüylerinizin diken diken olmasına sebep olacak bir film.  Göstermek yerine sömürmek amacını gütmüş film.

Kısacası iyi bir film Lo imposible. Şöyle de bir durum var ki film izlemek için bilinçli olarak oturduğunuzda sizi oldukça etkileyecek ancak bir televizyon kanalında rastladığınızda da izlerken uykunuzu getirebilecek bir film. Evet bir televizyon filmi edası var filmde anca bütçesi de buna müsaade etmemiş. Düzgün bir psikoloji ile izlenecek bir film. Tatile çıkmadan önce izlemeyin yalnız.

Yönetmen: 

Senaryo:  (hikaye)

Oyuncular:

Maria
Henry
Lucas
Thomas
Simon
Simone
Karl

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt1649419/

One comment

  1. Pingback: El Orfanato | Kisisel Depresyon Anları Film

Siz ne düşünüyorsunuz?

Back to Top
%d blogcu bunu beğendi: