Filmde Luc Besson adını görmek buna da ek olarak oyuncular içerisinde Scarlett Johansson, Morgan Freeman, Min-sik Choi2i görmek açıkçası beni biraz daha heyecanlandırdı. Film klasik Luc Besson tarzında ilerliyor. ana kadın karakterinden tutun, aksiyon ve çekim teknikleri ile ben Besson filmiyim diye haykırıyor adeta. Zaten Besson filmlerinin akıcılığı, keyifliliği filmi izlemek için bir neden. Ancak filmde sıkıntılar mevcut mu? Evet, mevcut. Şimdi kısa kısa bunlara değineceğim.
Öncelikle Luc Besson’un hikaye bulma konusundaki yeteneğine hayranım. Bir çok senaryoda ismine rastlıyoruz ve bu senaryoların bir çoğuda insanların ilgisini çekecek ve soru işaretli oluşturacak şekilde. Lucy’de bunlardan biri ama bazı yerlerde eksik kaldığını düşünüyorum. Hikayeyi buldun ana hatlarını çıkarttın ancak ayrıntılar için hikaye ve senaryo gelişiminde bence destek alsa iyi olacak. Lucy’yi ele alalım. Beyninin kapasitesinin yüzde yüzüne yakınını kullanan bir kişiyi anlatıyorsun ama bunu sadece kendi beyin kapasitenle yapıyorsun (burada Besson ben çok zekiyim demek istemişse o ayrı konu tabi). Ancak hikayede bir kaç kişinin parmağı daha olsaydı ufak tereddütler ve soru işaretleri kalmazdı sanırım.
Film iyi kurgulanmış. İzleyiciyi çekmek bakımından da aksiyon sahnelerinin dozu biraz arttırılmış. Filmin süresi bu tarz bir film için biraz kısa. Doksan dakika bile değil. tabi hal böyle olunca aksiyonun içerisine yerleştirilmiş felsefi görüş (!?) biraz sönük kalmış. Kapasite arttırımının sonuçları yada olabilecekler bize çık kısa bir şekilde verilmiş. Tabi bu durumda filmin hikayesinin bu kısmında soru işaretleri ve kopuklar mevcut. Ancak filmi bir aksiyon filmi gözü ile değerlendirirsek evet hikaye başarılı. Tabi aksiyon kısmında zaten alıştığımız şeyler olduğu için çok fazla değinmeyeceğim.
Filmin ilk dakikalarındaki hücre bölünmesi akabinde insan görünümlü maymunun (baya yakışıklıydı) belirmesi evrime atılan taşlarla aslında nasıl bir film izleyebileceğimizin mesajını veriyor bize. Akabinde ana karakter Lucy’ye yaptırılmak istenen işin tanımı esnasında giren görüntüler gelişim ve zeka sorgulamasına gitmiş. Tüm bunlar bize Lucy hakkında bilgi vermeye çalışırken aslında karakterin tam bir analizini yapmıyor. Ancak biz karakterin bu aşamada aptal olduğunu görüyoruz. Bu aşamada Lucy’nin bu işe nasıl bulaştığı konusu yada onu bulaştıranın bu işe nasıl bulaştığı yada bir katliamın neden başladığı konusunda film bir bilgi vermiyor. Filmin ilk dakikalarındaki bu anlamsız aksiyonu da açıkçası anlamsız buldum. Burada araya sıkıştırılan görüntüler güçlü olanın hayatta kalacağını betimliyor.
İlk on, on beş dakikayı gereksiz aksiyon olarak gördüm açıkçası. Akabinde film biraz daha ısındırmak açısından bizi olaya giriyor. Beyin kapasiteleri araştırması yapan Profesör Norman akıl kapasitelerinin gelişimi hakkında bir konferansla aslında filmle neye odaklanmamız gerektiğini bize anlatır. Tabi bu aşamada teoriler havada uçuşur. Bu teorilerin sadece bir yere kadar ilerlediğini görüyoruz. İlerleyen bölümlerde de sadece bu teorilere göre şekillenen bir kurgu var karşımızda. Final de bu düşüncelerle üzerine çok fazla bir şey konmadan geliyor karşımıza.
Lucy vücuduna yerleştirilen yeni yapay uyuşturucu patlayınca bir dönüşüm geçiriyor ve beyninin kapasitesinin arttığını görüyoruz. Kapasite artımı ona ekstra güç olarakta geri geliyor. Bu neredeyse ilk okul eğitimimizden beri önümüze sürülen tezlerden birisi. Beynimizi kullanma kapasitemizi arttırırsak belki daha fazla güce sahip olabiliriz. Film bu olgu üzerine yürürken üzerine pek bir şey koymuyor. Bir yerde Lucy’nin sürekli yeme ihtiyacı bu iş üstünde düşünülmüş etkisi yaratıyor ama ayrıntıya pek fazla girilmiyor.
Burada sorulacak sorulardan birisi, bu uyuşturucunun öldürmeyip neden bu şekilde bir etki yarattığı. Düşük kullanım kafa yapıyor ama büyüğü bir süper kahraman. Buna takılmıyorum elbet. Burada aslında yönetmenin günah çıkarma işlemini Profesör Norman yapıyor. Sunulan bir çok soruya fikrim yok diye karşılık verirken aslında olayı bende bilmiyorum tarzı bir yaklaşım sunuyor bize. Bu sebepten dolayı film kendi içinde tutarlı hareket ederken, iddialı bir şekilde oluşturduğu soru işaretlerini cevaplayacak kapasiteye geçemiyor. Bunlar aslıda işin bilimsel kısmının birazda göz ardı edilmesinden kaynaklı.
Aksiyon kaynaklı ilerleyen film finalde biraz daha bilimselliğe odaklanınca soru işaretlerinin artmasına sebep oluyor. tamam Lucy’nin akıllandığını görüyoruz ama kendini bilime armağan etmesi hele ki peşinde birileri varken biraz üzerinde durulması gereken bir konu. Bu gücü nasıl kullanırdım diye sormadan edemiyorum kendime. Finalde karakterin bilgisayarlaşması da bunları süzmesi de ele alınacak diğer konular. Mantıksız bulmuyorum ancak profesörlerin de beyaz ekrana düştüğü kısımlar anlamlandıramadığım bölümler. Sanıyorum burada profesörleri de görmesi için yanında taşıyor ama patlama onuları bırakmasına sebep oluyor. Sonraki aşama zamanda yolculuk yapılması ise aslında temeli atılmamış bir husus. Tabi birde insan atamız yakışıklı maymunumuzla parmaklarını dokundurması var. Bu aşamada insanın zekasının kaynağı olduğu anlamına mı geliyor? Akabinde dünyanın hatta everenin oluşumunu göresi aslında yüzde yüz kapasiteli kullanılacak zekanın Tanrı olacağı anlamını veriyor bize.
İş bu şekilde ilerlerken Mr. Jang profesörlerin olduğu odaya ilk girdiğinde beyaz bir odaya adım atıyor, akabinde oda normale dönüyor. Lucy bu sırada kendini soyutlamış. Sonunda Lucy topladığı tüm bilgileri bir flash bellekte bilim adamlarına sunuyor. Bu konuda çok fikir söylendi tüm ömür varoluş bir flash diske sığar mı? Ancak Lucy’nin hala yaşadığını düşünürsek, manevi boyutta, bu sadece bir başlangıç olabilir. Tabi burada Lucy’nin bilgisayarlaşması insanların beyin kapasitelerinin çocuğunu kullandıkça robotlaşacağı anlamına da geliyor olabilir. Bu da ayrı bir fikir güdüyor olabilir.
Hikaye üzerine çok konuştuk. Derlenip toparlandığında daha fazlada konuşulabilir. Filmin müzikleri kurgusu iyi demiştim. kadrosu da iyi ancak ben ne Morgan Freeman’ın ne de Min-sik Choi’in filme tam olarak adapte olduğunu düşünüyorum. Scarlett Johansson’ı severim ama bu film için sanki biraz oturmamış karakter gibi geldi.
Özetlemek gerekirse, çok daha iyi olabilecekken, sadece keyifli izlenen bir film olarak çıkmış karşımıza. Tabi okumayıp araştırmayan insanlarımız için biraz bilgilendirici de. Ancak başta da dediğim gibi, senaryo ekibine katılım ve süreyi uzatıp, aksiyonu düşürseymiş daha iyi bir film karşımıza çıkarmış. Yine de izlenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Yönetmen – Senaryo: Luc Besson
Oyuncular:
Scarlett Johansson | … |
Lucy
|
|
Morgan Freeman | … |
Professor Norman
|
|
Min-sik Choi | … |
Mr. Jang
|
|
Amr Waked | … |
Pierre Del Rio
|
|
Julian Rhind-Tutt | … |
The Limey
|
Siz ne düşünüyorsunuz?