İlkbaharın son günü. Ya da tepe taklak edersek dünyayı, sonbaharın. İkisi de olması gerekenden daha farklı. Daha soğuk, daha uzak. Evet uzak. Uzuvların donması gibi… Tüm toplu taşıma araçlarının mesafeleri yakına çekememesi gibi.
Kış biraz daha uzaklaştırıyor insanları. Daha tek başına, daha düşünceli…
Ve Mart… Ne fark eder. İlkbahardayız ya sonuçta. İçten içe ısınmaya başladık ya, dışımız üşüse ne olur? Yılların psikolojisi değişir mi kaynayan yüreğimde. Mesela şimdi kış olur mu Mart? Astronomik olarak demiyorum. Çiçek açar, kuşlar öter mi? Kuş demişken artık ötmelerini istemiyorum.
Kirli bir Mart’ın başında mıyız yoksa? Yaşım gereği korkmam gereken, soğuk, karlar içinde kalmış ıssız bir evde hayaletlerle baş başa kalacağım. Yoksa sıcak bir gün içinde, maskeli, baltalı bir manyak katilin gelmesini mi bekleyeceğim. Mart ne getirecek? Yaşım geçti, baltalılarla işim yok benim… Hayallerim ve hayaletlerim, biraz daha binin üzerime, nefes almama izin vermeden…
Siz ne düşünüyorsunuz?