Metro…

Hafif rüzgar yüzüme çarparken kala koşmaya devam ediyordum. Ter başımdan aşağı rahatsız edici bir şekilde boşanırken rahatsız etmesin diye giydiğim bol tişörtüm sırtıma yapışmıştı. Kardeşimin elini bırakmıştım ama duyduğum kadarıyla o da hemen arkamdan sorgusuz sualsiz koşmaya devam ediyordu. Hayret vericidir ki ikimizde hala tıkanmamıştık. Arada bir sol tarafımda kalan denize bakıyor, hala uçmakta olan Fadime 2 gemisinin şehir merkezine olan uzaklığını kestirmeye çalışıyordum. Yetişecek gibi de görünmüyorduk aslında. Alternatif düşünmeye başlamalı mıydım bilmiyorum.

Ben Fadime 2 ile ilgili çeşitli düşünceler eşiğindeyken birden ortalık karardı. Sanki birileri ışığı kapatmış gibiydi. Aklıma yer edecek onlarca garip düşünceye mahal vermeden etrafıma bakındım. Küçük bir tünele giriştik. Bu arada sadece bir arabanın geçebileceği iki tarafı da, çok seyrek olmasa da ağaçlarla çevrili bir yolda koştuğumuzu belirtmeliyim. Hani korku filmlerinde karakterlerin genelde düştükleri yollardan birinde. Tabi bu bir korku filmi değildi, nitekim bizde düşmemiştik.

Tünel kısaydı, ucunu görebiliyordum. Ya da düzdü demeliyim. Koşmaya devam ettik. Güneşin tepemizden gitmesi iyi olmuştu. Biraz serinlemiş, hatta koşmama rağmen bu serinlik beni ürpertmeye yetmişti. Sanki bu koşunun üzerine bir bardak soğuk su içmiş gibi rahatlamıştım. Tünelin içerisinde bir dakika kalmadık. Tünel kısaydı ama vardığımız yer tam şehrin göbeğiydi. Bu tüneli zenginler için mi yapmışlardı, yoksa ihtiyaç halinde ortaya çıkan sihirli bir tünel miydi bu bilmiyorum. Gerçek dünyadan ve sihirden bahsediyorum. Olası bir durum değil. Gerçi Fadime 2’nin uçtuğunu gördükten sonra sihirli bir tünel olmaması biraz garip olurdu. Tabi Fadime 2’nin uçmasının da bir açıklaması olabilir. Belki bir zeplindir, tasarımını biraz değiştirmişlerdir. Muhtemelen her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır.

Bir yandan olan bitene mantıklı bir açıklama getirmeye çalışıyor, bir yandan da eğer arsa sığınağın nerede olduğunu düşünüyordum. Bu sığınakların vergisi var mıdır acaba? Olaması lazım, aksi takdirde insanlar sığınak yaparlardı. Merkeze gelince durduk. Ben aniden durunca kardeşim arkadan bana çarptı ve yere düştü. Bende tam yere kapaklanacakken ayakta kalmayı başardım. Ona dönüp baktığımda bana anlamsızca bakıyordu. Bir şey demedim. Elimi uzattım kalkması için ama o “hadi oradan” der gibi elini salladı ve ayağa kalktı. O esnada çaprazımızda kalan metro yazısı dikkatimi çekti. Evet metro olabilirdi. Sonuçta yerin altındaydı. Nispeten sığınak sayılabilirdi.

Kimsenin bir şeyden haberi yoktu. Uyarmaya da çalışmadım. Metro merdivenlerinden hızlıca inerken uyarı sirenleri ötmeye başladı. Irak savaşını görmüş biri olarak siren sesinin kimyasal serpinti ikazı olduğunu biliyordum. Yalnız böyle bir durumda radyoaktif yada kimyasal ikaz sesinin verilmesi doğru muydu? Kırmızı ikaz verilmesi sanki daha mantıklıydı. Sonuçta devletin bir bildiği vardır değil mi?

Biz merdivenlerden inerken insanlar durmuş siren sesine anlam vermeye çalışıyorlardı. Bir çoğu bunun anma olduğunu düşünmüş yerlerine çivilenmiş öylece sirenin susmasını bekliyordu. Kimsenin olan bitenden haberi olmadığı için kartımızı basarak turnikelerden geçtik. Üzerinden atlamaya çalışsak muhtemelen potansiyel eylemci gözüyle üstümüze güvenliği çekebilirdik. Onunla uğraşmaya gerek yok. Sonuçta sığınmaya bile para alırdı bunlar ve biz paramızı ödemiştik.

Metro tünel katına indiğimizde bir gürültü koptu. Hafif bir sarsıntı oldu. Elektrikler kesildi. On beş saniye sonra jeneratörler devreye girdi. Metro bekleyen bir gurup insan çıkışa doğru yürümeye başladı. Biz yerimizde kaldık. Böylesi daha güvenliydi. Bir kaç kişi de kulağında kulaklıklar dünyadan habersiz cep telefonlarının ekranına bakıyordu. Allah’tan yukarıda değillerdi. Ölümlerinin cep telefonu yüzünden olması çok trajik olurdu. Yada olmazdı zaten oldukça fazla onunla vakit geçiriyorlardı. Tam o esnada benim telefonum aklıma geldi. Çıkardım ve baktım. saat 15.15’i gösteriyordu. “Dilek tut” diye geçti aklımdan. Şebeke yoktu. Zaten daha yerin altına baz istasyonu kurmayı akıl edememiştik. Bir kaç dakika bekledik. Olağan dışı hiç bir durum gözükmüyordu.


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?