Mîzânü’l – Hakk Fî İhtiyâri’l Ehakk – Kâtip Çelebi

Kâtip Çelebi Mîzânü’l – Hakk Fî İhtiyâri’l Ehakk (En Doğruyu Seçmek İçin Hak Terazisi – En Doğru Olan Tercih Konusunda Hak Ölçü) adlı eserinde müspet ilimler ve felsefenin, din ilmi ile uzlaştırmasını yapmaktadır. Kâtip Çelebi bir karar verilirken her iki konununda karar verici tarafından iyi bilinmesi konusunu anlatmaktadır. Burada Abbasiler devrinde müspet ilime değer verildiğini ancak Osmanlı döneminde ise medreselerden bu ilimin çıkartıldığını ve bunun yanlış odluğunu belirtir. Dönemi itibari ile Kâtip Çelebinin bu eseri iyi mi kötümü diye bir çok tartışmalara sebep olmuş.

Kâtip Çelebi eserinde bir çok olayı örnek vererek aydınlatmaya da çalışmış. Kâtip Çelebi, eserinde dönemde yer etmiş münakaşalı meseleleri ele almakta.. Bunlardan bazıları, Hızır’ın Hayatı, Firavun’un imanı, musiki dervişlerin dönerek zikri, ezandan sonra salâ vermek, bid’atlar, kabir ziyaretleridir. Bu yazılar günümüzde bile okunması ve kaale alınması gereken konulardır. Aslında burada gördüğümüz şey ne kadar yerimizde saydığımızdır. Sürekli aynı konularda hala tartışmalara düşüyoruz. Oysaki Kâtip Çelebi bunun usulünü yüz yıllar önce yapmış ve zamanından öte bir eser çıkarmış ortaya.

Kitap Osmanlıca olmasa da aslına sağlık kalınmış. Bu sebepten anlamak biraz zor olabiliyor. Kitabın Orhan Şaik Gökyay ve Süleyman Uludağ tarafından yapılmış iki ayrı çevirinin birleştirilirmiş halini kitapta bir arada. Ben okuyun derim.

Kitap Tanıtım

XVII. yüzyılın yetiştirdiği en büyük Osmanlı bilginlerinden biri olan Kâtip Çelebi tüm eserlerinde akla ve müspet ilimlere yer vermiştir. Çağının bağnazlığından sıyrılarak, başkalarının halkı birbirine düşürecek bir kavga haline getirdiği konular hakkında doğru yolu gösteren odur. Doğruyu bulmaya ve göstermeye çalışırken kalemine hâkim olan güç tarafsızlığından gelir. Hükümlerinde kullandığı terazinin kefesine hislerini, arkadaşlıklarını koymaktan uzak durmuş, söyleyeceklerini açıkça söylemiştir. Onu ilgilendiren kişiler değil fikirlerdir.

Kâtip Çelebi zamanında din adamları iki gruba ayrılarak hiçbir dinsel, bilimsel ve pratik değeri bulunmayan bazı konuları tartışıyor, birbirlerine acımasızca hücum ediyor, hatta cahil halkı da yanlarına çekerek fitne çıkarıyor, buna da ‘din ve ilim’ diyorlardı. İki gruptan birinin başında Halvetiye tarikatına mensup Sivasî Efendi, öbürünün başındaysa Birgivî’nin talebelerinden ders almış olan Kadızâde bulunuyordu. Kavga bir medrese-tekke, müderris-şeyh, molla-derviş boğuşması halini almıştı. Mîzânü’l-Hakk işte bu ortamda yazılmıştır. Müspet ilimlerin gerekliliğine dair bir girişle başlayan eser yirmi bir konuyu ele almaktadır…

Kabalcı Yayınevi bu küçük, ama önemli eserin Orhan Şaik Gökyay ve Süleyman Uludağ tarafından yapılan iki ayrı çevirisini ve Osmanlıcasını okurlara ve araştırmacılara bir arada sunuyor.

ISBN : 9789759971243
Boyut : 14.0×20.0
Sayfa Sayısı : 342
Basım Tarihi : Mayıs 2008
Çeviren : Süleyman Uludağ, Orhan Şaik Gökyay
Kapak Türü : Ciltsiz
Kağıt Türü : 2. Hamur
Dili : Türkçe

Siz ne düşünüyorsunuz?

Back to Top
%d blogcu bunu beğendi: