Nebraska

Altı dalda Oscar adayı olan film törenden eli boş dönenler arasında. Zaten şöyle bir baktığımda film pek Oscar standardında değil. Zaten tutupta herkesin izleyeceği bir filmde değil. Öyle kötü olduğunda değil film tam bir Bağımsız Film özelliklerini taşıyor olmasından.

Yönetmen ‘i The DescendantsAbout Schmidt gibi filmlerden tanıyoruz. Film güzel olmasına rağmen yönetmenin en iyi filmi diyemeyeceğim. Tamamen sıradan doğal bir film var karşımızda. Hikaye de oldukça sıradan. Ancak göndermeleri ve derinliği fazla. Filmi izlerken ailemizde ya da yakın çevremizde olanları gözlemliyormuş gibi hissediyoruz. Bunun sebebi filmin bunun üzerine endekslenmesi. Yani her bir karakter aslında etrafımızda gördüğümüz kişiler. Bu sebepten dolayı karakterlerin hiç birini yadırgamazken onlarla daha çabuk empati kuruyoruz.

Woody Grant alzaymır hastasıdır. Eline bir reklam bileti geçer bu bilete de 1 milyon dolar çıktığını düşünür ve bu sebepten dolayı Nebraska’ya gitmeye çabalar. Her seferinde yürüyerek yola çıkar. Ancak daha bir kaç sokak ilerlemişken oğlu gelir ve onu geri götürür. Artık onların hayatında bu sürekli tekrar eden bir şey olmuştur. En sonunda oğlu David onu Nebraska’ya götürmeye niyet eder. Oraya gidecekler kazanamadığını görecekler ve iş bitecektir.

Her ne kadar karısı Kate oğlu David’e karşı çıkıp artık bakım evi planını öne sürse de David babasıyla yola koyulur. Yolculuk esnasında kaldıkları bir motel odasında Woody düşer ve yaralanır. Yaşını ve durumunu göz önünde bulundurunca doktor onun hastanede kalması gerektiğini söyler. Bu kasaba da Woody’nin doğup büyüdüğü kasabaya yakındır. Bunun üzerine hala kasabada olan kardeşinin yanına zorunlu olarak giderler.

Bir şekilde Woody’den piyango bileti çıktığını öğrenen aile bireyleri ve eski kasaba arkadaşları ona bir kahramanmış gibi davranırlar. Bir süre sonra herkes para istemeye başlar. Her ne kadar David ve daha sonra gelen Kete ve sorumsuz oğlu Ross bunun olmadığını söylesede kasaba halkı onlara inanmaz. Hatta Woody yeğenleri tarafından saldırıya uğrar ve bileti çalınır.

Tabi biletin sahte olduğunu anlayınca tüm olay kasabaya yayılır. Kasaba yine Woody’i hor görmeye başlar hatta dolandırıcılıkla suçlarlar. Bundan sonra da ailecek bilet için yola koyulurlar. Tabi eski dostlarından intikam alarak.

Film oldukça sıradan ve düz bir şekilde ilerliyor. Filmin en sıkıcı tarafı da bu. Yani yeni bir şey görmüyorsuz. Bunun haricinde Hikaye ve oyunculuları o kadar doğal ki zaman zaman tebessüm eder buluyorsunuz kendinizi. Filmde fazla aksiyon olmaması sebebi ile bana 115 dakikalık süre biraz fazla geldi. Yönetmen bazı sahneleri gereksiz uzatmayı seçmiş. Woody rolü ile  Cannes’da en iyi erkek oyuncu ödülü almış ama açıkçası ben ödüllük bir performans olduğunu düşünmüyorum.

Filmin Oscar adaylıkları arasında en yakın olduğu ödül En iyi görüntü Yönetimiydi ama bu ödülü alamamasında filmin siyah beyaz olmasının etkeni büyük bence. Birde filmi izlerken siyah beyazın renk değişimlerini çok fazla yaşayamadım. Yani filme gece de aynı tonlar gündüz de aynı tonlar mevcuttu.

Özlemek gerekirse, bağımsız film meraklılarının izlemesi gereken bir film. Normal bir izleyen için film sıkıcı olabilir. Bazı sahnelerinin uzunluğu da olmasa aslında bir çırpıda izlenebilecek bir film.

Yönetmen: 

Senaryo: 

Oyuncular:

Woody Grant
David Grant
Kate Grant
Ross Grant
Ed Pegram
Aunt Martha

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt1821549/