NPN (Taslak)

“Bana bak!” Hatırlıyorum da hiçbir zaman adımla seslenmemişti bana. Ona göre isimlendirilmeyi hak edecek bir şey yapmamıştım henüz…

Eğer bir yazar olsaydım elbette ki düşüncelerimi çok güzel tarif edebilirdim. Ama değilim. Şimdi ise belki de liseden beri elime almadığım bir kalem ve kâğıt parmaklarımın arasında. Peki, neden yazmak istiyorum? İçimde bir şeylerin kabardığını hissediyorum. Etrafıma baktığımda anlatacağım kimse yok. Bazen ne kadar da ona benzediğimi düşünüyorum. Hatta ondan daha da beter olduğumu… Onun sırrını paylaşacak birisi vardı hayatında hem de kendi kanından birisi. Şimdi ise kendime bakıyorum… Hayır, benim daha çok eksiklerim var. Ardımda bu sırrı paylaşabileceğim bir insan bile yok… Belki de bu sırrın son noktası benim. Belki de benimle bitmeli…

Barın köşesindeki kadın… Gözlerinin altındaki torbalar. Onda beni çeken bir şeyler var. Tarif edemediğim. Düşünüyorum da bu sıralar duygularım kelimelere dökülemeyecek kadar yoğun. Gözlerimi ondan alamıyorum. Kaçamak bakışlarla izlemeye çalıştıkça, yakalanıyorum. Beni çeken bir şeyler var. Saçları kısa. Benimkilerle kıyaslamak için birden elimi saçlarıma götürüyorum. Sanki bütün bakışlar üzerimde, en son onunkini fark ediyorum. Ürkek ve çekingen bir tavırla ellerimi saçımdan alıyorum, gizleyerek… Barmen anlayamadığım dilde bir şeyler söylüyor. Gözlerimin ucunda gezinen duman bulutları yavaşça ağırlaşıyor. Barmene nasıl olduğunu bilmediğim ili kelime sarf ediyorum. Zaman sanki durmaya çalışıyor. Koskocaman ağacı açılıp kapanıyor. Dudaklarından sızan tükürükleri çok net görebiliyorum. Ağız hareketleri arasından “bir” ve “tane” kelimelerini seçebiliyorum. İstemsiz “evet” kelimesi çıkıyor ağzımdan biliyorum ki bilinçaltım beni yanıltmayacak. İşte o kadın. Barın köşesinde oturan. Gözlerimi alamadığım. Bana yaklaşıyor… Etraf sessizleşiyor… Bir sessizlik, bir karanlık…

devam edecek…


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?