Geçtiğimiz gece animelerden ve dizilerden kafamı kaldırıp (uzun uzun bölümlü şeyler bunlar, bloga yazamama sebeplerimden de sayılırlar) Oldboy’u tekrar izledim ve yahu ben bunu bloga neden yazmadım deidm kendi kendime. Şimdi de bu eksikliği gidermek için oturup yazıyorum. Peki bu film hakkında ne yazabilirim ki yönetmen
Park Chan-wook harikalar yaratmış… Bizde bu harikalara tanık oluyoruz. Film
Nobuaki Minegishi‘nin aynı isimli mangasından başarılı bir şekilde uyarlanmış film güzelliğini aldığı ödüllerlede kanıtlamıştır.
Film eğlendirici ve iç gıdıklayıcı bir şekilde başlıyor… Ana karakterimiz olan Oh Dae-Su aşırı alkolden karakolda bizlerle buluşuyor öncelikle. Buradaki tavırları yüzümüzü gülümsetmekten öteye geçmiyor hatta kahkahalara boğuluyoruz. Arkadaşı onun karakoldan çıkartıyor ve bir kulübede eşine telefon açarken birden bire ortadan kayboluyor. 15 yıl boyunca bir odada esir kalmaya başlıyor. Odada sadece temel ihtiyaçlarını karşılayacak şeyler bulunmakta ve ekstra olarak bir televizyon yer alıyor. Oh Dae-Su tğm ihtiyaçlarını bu şekilde karşılıyor. Dünyadaki tüm gelişmeleri televizyondan öğreniyor. Burada hissettiğim şey aslında televizyonun ne kadar önemli ve tehlikeli olduğu. Tabi bu yeni hissettiğim bir şey değil ama anlatılmış olması gerçekten güzel… Oh Dae-Su”nu bu odada ne kadar esir edileceğini bilmemektedir onu asıl kemiren ise budur. Şu sözleri durarız kendisinden; “15 yıl süreceğini söyleselerdi, dayanmak daha kolay olabilir miydi? Yoksa dayanamaz mıydım?”
Oh Dae-Su yemeğine aklını kaçrımasın diye şizofren hastalarında kullanılan ilaçlar karıştırılır. Bir süre sonra televizyondan kendi karısının öldrüldüğü haberini alır ve cinayettende kendisi sorumlu tutumaktadır. Oh Dae-Su bunu kendine yapanı bulmak için, yaptığı tüm kötü şeylerin listesini çıkarır. Buradan çıktığında kendisini buraya hapseden kişiyi bulup bunun hesabını soracaktır. Asla pes etmez duvarı kazmaya ve kaçmaya çalışır. geçen süre zarfında gerçek hayata açılan bir delik açmayı başarır ancak bu esnada hipnotize edilerek bir binanın çatısına bırakılır…
Oh Dae-Su kendine verdiği sözü unutmaz ve intikam için yanar tutuşur. Bu arada iz sürmeye başlamıştır. Zaten kendisini buraya kapatan adamında gizlenmeye niyeti yoktur ve karşımıza şaşırtıcı bir hesaplaşma çıkar… Final ise gayet bünyede tahribat yaratacak kadar sarsıcıdır…
Filmden çekip çıkartılacak o kadar çok şey var ki mesela bir iki söz alıntı yapmak gerekirse; “Gülersen, bütün dünya seninle birlikte güler..ağlarsan tek başına ağlarsın.” ve “Hayalin senin en büyük düşmanındır… Hayalin olmadığı zaman en cesur sen olursun.” sözleri aklıma kazınmıştır. Bunlara şu sözüde ekleyebiliriz elbet; “İster kaya olsun isterse de kum tanesi olsun, ikisi de suda aynı şekilde batar”.
Daha ne kadar uzatılır film hakkında cümleler bilinmez. Yani bunun bir sınırı yok izlemeli ve tadına varılmalı aslında ben de susuyorum…
Oyuncular
Linkler
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor…
Siz ne düşünüyorsunuz?