Bir çok başarılı filmini izlediğimiz Spike Lee‘yi açıkçası bu filmde görmek beni biraz düşündürmüştü. Nasıl bir iş çıkaracağını merak etmiştim. Ancak filmin Chan-wook Park‘in çektiği filmin üzerine çıkabileceğini düşünmüyordum. Bunda da yanılmadığımı gördüm. Aslında film fena olmamış ancak bir şeylerin eksik olduğu aşikar.
Filmi izlerken bir yeniden çevrim olarak değilde Garon Tsuchiya ve Nobuaki Minegishi‘nin mangasının yeni bir uyarlaması olarak izledim. Tabi bu uyarlamada Holywood’un etkisi oldukça büyüktü. Bu bağlamda bazı soru işaretleri de aklıma gelmedi değil. Tabi ben henüz mangayı okumadığımdan dolayı hangi çevrimin ana hikayeye yakın olduğunu tam anlamıyla kestiremedim. Yani ana hikaye var ancak hikayeye giriş ve çıkışlar nasıl pek merak ettim.
Filmin ilk dakikalarda ana karakterimiz olan Joe Doucett’in ne kadar şerefsiz olduğunu görüyoruz. Aslında bu dakikadan sonra karakterin başına gelenleri memnuniyetle izledim desem yalan söylemiş olmam. Tabi karakterin bu şekilde olduğunu da görünce karakterle empati kurmak benim için imkansız oldu. Hikayenin sonunu ve gelişimini bildiğim için de aslında beni şaşırtan pek fazla bir şeyle karşılaşmadım.
Sanki hikaye biraz daha Amerikanlaştırılmışken iller biraz daha paraya dökülmüş ve şirketleşmiş gözüküyor. Mesela Joe’nin kapatıldığı yer kişilere böyle işkenceler çektirmek için kurulmuş bir firma olarak çıkıyor karşımıza. Joe ile aynı durumda onlarca insana tanıklık ediyoruz. Tabi bu yan karakterleri devre devreye sokarken akılda soru işaretleri bırakıyor. Diğer insanların neden orada olduklarını düşünürken birazda Joe ile empati kuramadım.
Loe’nin tutsak kaldığı dönemlere dair görüntüler fazla kullanılmış. Bu da Joe’nin nasıl bu duruma geldiğini gösteriyor. Önceleri kendine acıyıp durumuna katlanırken birden kendine geliyor ve televizyonda gördüğü sporları yapmaya başlıyor. Karate filmlerinden de dövüş tekniklerini öğreniyor. Seçili yayınlanan yayınların neden insanın kendini geliştirmesine olanak sağlar şekilde olduğuna pek anlam da verebilmiş değilim açıkçası. Filmde bu nokta biraz bana ilginç geldi.
Joe salındıktan sonra bir yönlendirme eşliğinde Marie Sebastian ile tanışır. Marie gönüllü olarak çalışan bir hemşiredir ve o anda sokak insanlarının muayenelerinin yapmaktadırlar. Marie, Joe’nin yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğünden ona numarasını verir. Artık kan mı çekti nedir bilemiyorum ama birden de telefon numarasını tutuşturması biraz garip geldi bana.
Joe hayatında kendisine düşmen olabilecek kişilerin sitesini yapar ve onları araştırmaya koyulur. Bu sırada eski bir arkadaşının barında onunla bilikte kalır. Bu sırada Joe kendisinin tutulduğu yeri bulur ve burayı basar. Geriye döndüğünde ise tartaklanmıştır. Arkadaşının yanına gelir. Arkadaşı da onun cebinde Marie’nin kartını görünce bakması için onu çağırır.
Bu dakikadan sonra Merie ile birlikte adamı aramaya başlar. Joe ip uçlarını takip ederek oraya kendisini kimin kapattığını bulur. Tabi ayrıntılara girmiyorum. Zaten konusunu bilmeyen yoktur filmin.
Josh Brolin aksiyon sahnelerinde fena değildi ama onun dışında karakterin dramatik yönünü pek canlandıramamış. Zaten filme genel olarak baktığımda dramdan biraz yoksundu. Bu sebepten dolayı film sadece aksiyon olarak izlenebiliyordu. Açıkçası final Chan-wook Park‘ın finali kadar etkilemedi beni. Her ne kadar tarafsız yaklaşmaya çalışsam da filme bana diğer filme oranla olmamış gibi geldi.
Özetlemek gerekirse, Oldboy bir aksiyon olarak izlenebilir ancak etkileyici bir film değil. Gerek müzik gerek, görsel olarak fazla tatmin ettiğini söylemeyeceğim. Oyunculuklarda da klasik Holywood yapaylığını görebiliyordunuz. Yine de izlenilebilir bir film.
Yönetmen: Spike Lee
Senaryo: Garon Tsuchiya (Manga), Nobuaki Minegishi (Manga), Mark Protosevich
Oyuncular:
Josh Brolin | … |
Joe Doucett
|
|
Elizabeth Olsen | … |
Marie Sebastian
|
|
Sharlto Copley | … |
Adrian / The Stranger
|
|
Samuel L. Jackson | … |
Chaney
|
|
Michael Imperioli | … |
Chucky
|
|
Pom Klementieff | … |
Haeng-Bok
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?