Pertev Bey’in Üç Kızı

Hepimiz televizyondaki dizilerin çokluğu arasında boğulmaya başladık. Kanal başına düşen onlarca diziden hangisini seçeceğimiz aslına bakılırsa devlet büyüklerini seçmemizden daha zor oluyor. Aklıma hep gelir, son Fransız Devriminde halkı oyalamak için hükümetin bedava televizyon dağıttığı. Öyle ki biz de memleket sorunlarını bile dizilerle araştırır/çözer olduk.
Dün akşam eve 22:00’da geldiğimi bir önceki girdide yazmıştım. Bilgisayarı açtım ve tv kanallarını gezinmeye başladım (televizyonum olmadığı için tv kartıyla yetiniyorum, almaya da niyetim yok.). Bir ton dizi akıp geçiyordu önümden… İki Aile, Genco, Doktorlar vs… Ama gözüme çarpan büyük ihtişamıyla TRT INT’ de ki “Pertev Bey’in Üç Kızı” isimli yönetmenliğini Tunç Başaran’ın yaptığı, Münevver Ayaşlı’nın aynı isimli kitabından uyarlanan dizi oldu.

Hala güzel uyarlamaların yapıldığını bilmek gerçekten hoşnut etti bizi. Düşünüyorum da eğer bir yerlere gideceksek izlememiz gereken yolun çok dışına çıkmışız…

Dizi hakkında bilgiler ve linkleri aşağıda bulabilirsiniz…

Pertev Bey’in Üç Kızı
Yönetmen: Tunç Başaran
Yapımcı: Ozan ve Cengiz Ergun
Oyuncular: Serdar Gökhan, Deniz Evrenol, Deniz Gökçer, Itır Esen, Rasim Öztekin ve Füsun Öztoprak
Program Ekibi:
Sanat Yönetmeni:Koray FındıkçıoğluMüzik:Özkan Turgay Görüntü Yönetmeni:Selahattin SavaşIşık Şefi:Mehmet İşçiSet Şefi:Sonay Kanat

Olaylar Balkan Savaşı’ndan bir sene kadar önce başlar. Miralay Pertev Bey, eşi, üç kızı ve kalabalık ev halkı ile Moda’da çok güzel, büyük bir köşkte yaşamaktadır.
Pertev Bey, Harbiye Mektebi’ni bitirdikten sonra Almanya’ya gitmiş, orada erkânıharp (kurmay) olmuştur. Eşi Azize Hanım ise üç nesilden beri İngiliz kültürüyle yetişmiş bir ailenin kızıdır. Büyük kızları Selmin, ortanca kızları Berrin ve henüz bebek olan Nermin, Rum dadılar, yabancı mürebbiyeler elinde büyümektedir.
Selmin, güzelliği neredeyse bütün İstanbul’un dilinde olan on yedi yaşında bir genç kızdır. Çok iyi piyano çalmakta, güzel şiir okumaktadır. Berrin ise ablasına göre daha çirkin ve içine kapanıktır. Karısı ve üç kızıyla dönemin batılılaşma hayatına ayak uydurmaya çalışan Pertev Bey, aslında geleneksel değerlere bağlı, ülkesini seven, yozlaşmamış, adı kirliliğe bulaşmamış bir insandır. Pertev Bey ve ailesi Moda’daki köşklerinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun yavaş yavaş felakete doğru gidecek sonunu fark etmeksizin mesut ve rahat bir hayat sürmektedirler. Haftada bir, Pertev Bey’in kardeşi Nuhbe Hanım’a yemek ziyafetleri vermekte, akşamları Selmin’in piyanosuyla çaldığı Chopin parçalarını dinlemekte yazları da yine Nuhbe Hanım’ın Büyükada’daki köşkünde geçirmektedirler. devamı

Münevver Ayaşlı Hk.

Hayat hikayesini kendi kaleminden şöyle aktarmıştı Münevver Ayaşlı; “Hicri 1322 – Miladi 1906 senesinde Selanik’te doğdum. Fakat umumi manada anlaşıldığı gibi ”Selanikli” değilim, Türküm. Babam askerdi. Devletimizin hudutları içinde olan Selanik’te vazifeli olarak bulunduğu bir sırada dünyaya gelmişim. Bütün Rumeli’yi çok sevdiğim gibi, Selanik’i de çok severim. Fertler ve milletler için hicret mukadderdir. Bizim tarihimiz, yani İslam tarihi hicridir, yani büyük ve mukaddes bir hicretle başlar, Binaenaleyh, biz Müslümanlar için hicret etmenin, muhacir olmanın, ayrıca ulvi bir hizmeti vardır. Biz de anavatan Anadolu’ya hicret ettik. İzdivacım dolayısıyla candan ve gönülden Ayaşlı oldum. Bunu ilahi bir lütuf olarak kabul ederim. Zira bütün Piran’a çok bağlı olduğum gibi Hacı Bayram-ı Veli’ye (k.s.) ve onun ikinci halifesi olan Ayaşi Bünyamin-i Veli’ye (k.s.) çok bağlıyımdır. Hayatta yapayalnız kaldıktan sonra, 1947 senesinde yine yazıya ve gazeteciliğe başladım”.
Eğitimini Alman okulu ve Fransa’da “College de France” ile “Şark Dilleri” okullarında tamamlayıp Arapça ve Farsça’yı da özel derslerle öğrenen, “Pertev Bey’in Üç Kızı”(1968), “Pertev Bey’in İki Kızı” (1969) ve “Pertev Bey’in Torunları”(1976) adlı bir dizi romana da imza atan Münevver Ayaşlı, 20 Ağustos 1999’da vefat etti.. devamı