Philomena bu senin Oscar ödüllerine de dört dalda aday olmuş ve ancak eli boş dönmüş. Ancak Bafta ve Venedik Film festivallerinden ise en iyi senaryo ödülü ile geri dönmüş. Hikaye etkileyici ve sürükleyici ve Martin Sixsmith‘in The Lost Child of Philomena Lee’nin kitabından uyarlanmış. Tabi kitapta gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Yazar Martin Sixsmith, Philomena Lee’nin kayıp oğlunu aramaya başlamasını ve bu esnada başından geçenleri kaleme almış aynı şekilde filmde bunu anlatıyor.
Film 1952’de İrlanda’da Philomena adında genç bir kız aşık olur ve hamile kalır. Ancak bundan sonra kendisine yöneltilen bakışlar değişir ve cezasını çekmek için bir manastıra gönderilir. Burada sürekli çalıştırılan genç kız çocuğunu doğurur. Belli zamanlar haricinde çocuğunu görmesi yasaktır. Günün birinde çocuğu evlatlık verilir. Philomena günümüze kadar çocuğunu arar ancak bir türlü ona ulaşamaz.
Martin Sixsmith ise başarılı dönemleri geride kalmış bir gazetecidir. Hayattan ümidini kesmiş son çırpınışlardadır. İnsanlara karşı kaba ve kırıcı davranır, onlarla pek samimi olmaz. Bu sebepten dolayı inançları da azalmıştır. Katıldığı bir toplantıda garson olarak çalışan bir kız ondan yardım ister. Annesi yıllardır kayıp oğlunu aramaktadır. Martin başta bu teklifi kabul etmez ama daha sonra işte tutunabilmek için bunu yapması gerektiğine inanır. Editörü de ona bu konuda destek olur. Bu şekilde Martin, Philomena ile tanışır.
İkisi elde ettikleri ip uçlarını takip etmeye başlarlar, Philomena eskiden kaldığı kiliseye gider ancak oradan bilgi alamaz. Tabi Martin burada bir şeyler döndüğünü anlar. İpuçlarını takip ederek yolları Amerika’ya kadar gider. Burada yapılan araştırmalar sonucunda Philomena’nın oğlunun öldüğünü öğrenirler. Philomena’da zaten oğlu bu süre içerisinde onu düşünmüş müdür diye öğrenmek istemektedir. Onun ne olduğunu ne olmadığını pek önemsemez.
Oyunculuklar oldukça başarılı. Hikayede bazı bölümler çabuk geçip gidiyordu. Ancak bu hikayenin kavranması için bir engel teşkil etmiyordu. Çocuğun bulunması biraz oldu bittiye geldi gibi geldi bana. Araştırma konusu biraz daha ayrıntılı olabilirdi. Tabi bu durumda önceki ve sonraki aşamalar daha çok tutulmuştu.
Film aslında dinine düşkün ve inanmayan iki insanın polemiklerini de içeriyor. Ancak bu belli standartların dışına çıkmıyor. Film için çok başarılı diyemem ama etkili bir konu olduğu için film kendini izlettiriyor. Ama öyle can alıcı bir merak bırakmıyor.
Özetlemek gerekirse izlenebilecek bir film Philomena. Ancak çok şey beklememek lazım. Oldukça düz ilerleyen kafa yormayan izlemesi kolay bir film. Görsellik olarak çok fazla şey vaat etmiyor. Müzikler akıllı kalıcı değil ancak çıkış müziği oldukça güzel.
Yönetmen: Stephen Frears
Senaryo: Steve Coogan, Jeff Pope, Martin Sixsmith
Oyuncular:
Judi Dench | … |
Philomena
|
|
Steve Coogan | … |
Martin Sixsmith
|
|
Sophie Kennedy Clark | … |
Young Philomena
|
|
Mare Winningham | … |
Mary
|
|
Barbara Jefford | … |
Sister Hildegarde
|
|
Ruth McCabe | … |
Mother Barbara
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?