Prisoners / Tutsak

Onlarca kez izlediğimiz çocuk kaçırma filmlerinden biri de Prisoners / Tutsak. Tabi film diğer filmler gibi etkili bir konu işlemesi sebebi ile bir sıfır önde başlıyor. Hikaye kurgusu, oyunculuklarıyla da izlenebilir tatmin edici bir yapım çıkıyor karşımıza. Film kendi içinde yarattığı bir çok soru işaretine finalde cevap verirken bazı sahneler ile de olmalı mıydı sorusunu sorduruyor.

Oyunculuklar başarılı demiştim. Tabi filmi sırtlayan isim Hugh Jackman olmuş. Jake Gyllenhaal her ne kadar kensidine başarılı bir şekilde yardım etsede karakterinden midir nedir ben pek ısınamadım. Sanki her dakika altından bir şey çıkacakmış gibi bir durum vardı. Muhtemelen yönetmen çocukları kaçıranı gizlemek için bizi en yakınımızdaki ile şaşırtmak istedi.

Film bir çocuğun kaçırılması ve bulunmasından çok “çocuğunuz kaçırılsa ne yapardınız” sorusunu soruyor. Bu soruyu sorarken de din odaklı bir yorumda bulunuyor. Çünkü kaçırılan kızların aileleri dinlerine bağlılar. En azından Keller Dover ve ailesi için bunu söyleyebiliriz. Çocukları kaçıran psikopatın da Tanrı ile alıp veremediğini yaptıklarının ondan intikam almak için bir yol olduğunu düşünürsek, filmin ana konusu başına kötü şeyler gelen insanların Tanrıyı sorgulamaları diyebiliriz.

Keller Dover ve şükran gününü kutlamak için karşı sokaktaki arkadaşları Franklin Birch’in ailesine giderler. O sırada küçük kızları dolaşmak ister ve ailelerin büyük çocukları onları dolaştırmaya gider. Bu sırada bir evin önünde karavan görürler. Çocuklar karavan ile ilgilenir. Nihayetinde eve dönerler. Bir süre sonra küçük çocuklar Karşı eve gitmek için izin isterler. Çocuklar karşı eve giderler ama bir daha dönmezler. Merak eden aile onları aramaya başlar. Akıllarına ilk gelen ise yolda gördükleri o karavandır.

Polise haber verilir, karavan bulunur. Karavan Holly Jonesile birlikte yaşayan zeka özürlü Alex Jones’a aittir. Alex sorgulanır ama kendisinden herhangi bir bilgi alınamaz. Bunun üzerine serbest bırakılır. Tabi bu duruma Keller karşı çıkar. Karakoldan salındığı gün ona saldırır ve Alex’in ağzından bir kaç kelime duyar. Bu kelimeler Keller’in, Alex’in suçlu olduğuna inanmasını sağlar. Bir kaç gün sonra Alex’i kaçırır ve babadan kalma eve onu kapatır burada konuşturmak için işkence yapar. Ancak Alex yine farklı bir şey söylemez.

Bu sırada Dedektif Loki’de olayları incelemeye başlamıştır. Aynı şekilde yıllardır kaybolan çocuklar olduğunu görür. Aralarında bağlantı kurmaya çalışır. Bulduğu ip uçları onu farklı cinayetleri keşfetmesine sebep olur. Ancak tam anlamıyla buldukları ve kızların yerlerini çıkartamaz.

Filmde anlıyoruz ki sürekli labirent çizen çocukta kaçırılmış. Ancak oradan nasıl kurtulduğu bize verilmiyor. Sanki bu karakter birazda hikayeyi dallandırmak için filme eklenmiş gibi geldi bana. Filmin her dakikasında da inancın sorgulandığına tanık oluyoruz. Ancak finalde de dönüp dolaşacağımız yerin yine Tanrı olacağı betimlenmiş.

Temposu, kurgusu, iyi bir film. fazla ajitasyona girmeden olan biteni düz bir şekilde anlatıyor. Filmde aksiyondan çok sorgulama görüyoruz. Tabi birde Amerikan ailesinin analizi güzel yapılmış. Aile bireylerinin sürekli birbirini suçlaması, bireylerden birinin sürekli ilaçla olaylardan kaçması gibi. Tabi ayakta kalan bireyin ise düşüncelerinin sapıtması iyi irdelenmiş.

Özetlemek gerekirse, izlenmesi gereken başarılı bir film Prisoners / Tutsak. Jake Gyllenhaal bu oyunculuğu ile Holywood Film Festivalinde en iyi oyuncu ödülü almış. ben her na kadar yeterli bulmasamda. Filmi izleyin derim.

Yönetmen: Denis Villeneuve

Senaryo: Aaron Guzikowski

Oyuncular:

Hugh Jackman
Keller Dover
Jake Gyllenhaal
Detective Loki
Viola Davis
Nancy Birch
Maria Bello
Grace Dover
Terrence Howard
Franklin Birch
Melissa Leo
Holly Jones

Linkler:

http://film.iksv.org/tr/film/2691

http://www.imdb.com/title/tt1392214/


Yorumlar

“Prisoners / Tutsak” için bir yanıt

  1. […] filmin yönetmen koltuğunda Denis Villeneuve var. Kendisini aynı seneye sıkıştırdığı Prisoners / Tutsak ile tanımış fena bir adam olmadığı konusunda kendimi telkinlemiştim. Şimdi ise izlediğim […]

Siz ne düşünüyorsunuz?