sabah

biraz daha rahat uyandım sabah. üzerime çöken ağırlıktan eser kalmamış, sadece vücudumu taşımanın mutluluğu tüm damarlarıma zerk etmişti sanki. biraz daha hafiftim, tek bir hamle ile, ısınmasın diye üzerimi örtmediğim yatağımdan çıkabilir, bu yoğun güne kendimi heyecanla bırakabilirdim.
elimi yatağımın kenarında bulunan telefonuma uzattım. sıcaklığının vücuduma yayıldığını hissettim. son dönemlerde telefonum çok ısınıyor, sürekli patlayabileceği ihtimali aklımın bir köşesinde geziniyordu. gerçi şarjda olmadığı sürece herhangi bir sorun yoktu.
sıcaklık aklımı başıma getirmiş olacak ki pencereden dışarı bakmadığım aklıma geldi. oysa tam karşımdaydı pencere. gözlerimi yavaşça indirdim. beklediğim yoğun bir güneş ışığının pencereden içeriye dolmasıydı. ancak gördüğüm beni hayal kırıklığına uğrattı. pencere kapkaranlıktı.
birden bire elimde sıcaklığını hatırladığım telefona baktım. saat 03.57’yi gösteriyordu. birden bire aklıma pencerede bir şey gördüğüm fikri geldi. bu sanki aklımda bir ampulün parladığı hissi verdi bana. gözlerimi cama diktim… beyaz bir şey bana doğru bakıyordu sanki…
ortalık daha da sessizleşmişti. birden bire izlendiğimi hissetmiştim. aslında onu görmesem yada ne olduğunu tahmin edebileceğim bir şey olsaydı bu kadar huzursuz olmayacaktım ama, ne olduğunu anlayamadığım şey şimdi benim soğuk bir ter dökmeme sebep olmuştu. üşüdüğümü hissettim. vücudum soğumuş, yolunan tavuk derisinden bir farkı kalmamıştı. gözlerimi iyice yumdum. bu şey bana eğler zarar verecek olsaydı zaten bunu ben uyurken yapabilirdi. demek ki bana zarar vermeyecekti. gözlerimi sıkıca yumdum. elimle gözlerime ışık gelmeyecek şekilde iyice kapattım. daha kalkmak içim vaktim vardı, biraz daha uyuyabilir, uyandığımda ise o şeyi bir daha görmezdim…
telefonun sesi ile gözlerimi açmam bir oldu. yalnız gözlerimi açmamış resmen yataktan sıçramıştım. zaten gözlerimi açamıyordum da. büyük bir çapak birikintisi göz kapaklarımı yapıştırmış açılmıyordu. ellerimle gözlerimi ovaladım, hareketlerim yavaşlamış, kolumu kaldıramayacak bir vaziyetteydim. telefona uzandım. sesi hala kulaklarımda yankılanmaktaydı. alarmı susturduğumda, hafifçe, yanarak araladığım göz kapaklarımın ardında bulanık bir şekilde telefona baktım. aslında kalkmak için on dakikam daha vardı ama on dakika sonra kalkabileceğimden de şüpheliydim. kendimi, birden yataktan dışarıya fırlattım. yatak sırılsıklam olmuştu. aslında bu pekte yabancı olmadığım bir şeydi. kalktım ve tuvalete doğru gittim. tuvalete girdiğimde, aklımda bir diğer soru işareti yandı…
aynada gördüğüm neydi?


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?