Salinui Chueok / Memories of Murder / Cinayet Günlüğü

Bu filme En İyi 10 (beş) Kore Film (Tabi ki bence) adlı yazımda üçüncü sıraya koymuş ancak blogta değinmemiştim. Geçen gün bilgisayarımdaki filmleri taşırken bir köşeye sıkışmış olarak buldum kendisini evet bu bir mesajdı bu filme değinmem için. Şu an ben de öyle yapıyorum. (Belli oluyor değil mi?) Ayni listede yönetmen, ‘nun adlı filmine de yer vermiştim. aslında her iki filmde de ortak nokta yönetmenin toplumsal eleştiriyi perdeye tek anlamıyla mükemmel yansıtması.

Salinui Chueok ise bu işi çok iyi yapıyor. Film baştan sona eleştiri dolu. Anlatılan hikaye kesinlikle her an yaşanan cinsten. Filmin belki de bu kadar iyi olmasının nedenlerinden birisi filmin yabancılaşmamış olması. Yani Korenin küçük bir kasabasındaki her şeyin Koreye özgü olması. Bu bizimde karşılaştığımız bir durum. Aslında yönetmen bu doğallığı verirken, araya soktuğu büyük şehirden gelen polis karakteri ile de akılcılığa, eğitime ve modernizme eleştiride bulunmuş. Bir yerde baktığınızda ne olursanız olun, insan olduğunuz sürece yada bir yapıya ait olduğunuz sürece onların elverdiği derecede objektif olabiliyorsunuz. Film bunu çok çok iyi seriyor önümüze.

Film 1986 yılında Güney Kore’de yaşanan gerçek bir hikayeden esinlenerek yapılmış. Bu tarihte askeri yönetimde saldırıya uğrama bahanesi ile bulunan Kore, tarihinde ilk kez seri cinayet olayıyla karşılaşmıştır. Yönetmenin dönemin askeri yönetimini de yerdiğini gözümüzden kaçıramıyoruz. Seri cinayet dedik… Bu küçük kasabada on kadın yağmurlu günlerde, aynı şekilde bağlanarak, aynı gün radyodan istenen bir şarkı eşliğinde öldürülmektedir. Aslında bu birde toplumun Amerikanlaşmaya başlamasının göstergesidir bir yerde. Güney Kore polis teşkilatı olayı bir türlü çözemez. Tüm işleri askıya alır ve sadece bu dava üzerinde yoğunlaşırlar katil ise onlarla dalga geçer gibidir.

Bir çok kişi bu sebep yüzünden göz altına alınır ve sorgulanır. İyi polisi kötü polis, akılcı polis, şiddete meyilli polis tamamını bu filmde görürüz. Şüpheli oldukları düşünülen kişilere yapılan işkenceler, sorgulamalar ip ucu birleştirmeye çalışmalarına hepimiz tanık oluruz. Yönetmen olayları araştırma sürecini çok iyi değerlendirmiş ve karakter tahlillerini çok iyi yapmış.

Filmde ince noktalar gözümüze sokulmuş. Sorgulamalarda yapılan işkenceler, cinayet mahalinde insanların delileri hiçe sayarak orayı yapılan işlemleri merakla izlemesi (bunu biz çok yapıyoruz),gereksiz ve yetersiz sorgulamalar, önlemlerin alınmaması. Tabi filmde yönetimin bu işe ne kadar duyarlı baktığının da altı çizilmiş. Duyar dediysem, yanlış anlaşılmasın. Üçüncü cinayete kadar olaya kayıtsız kalan yönetim sonrasında olayı çözmek için en iyilerinden bir yönetici ve bir dedektif göndermesiyle sorgulamalar normale dönmeye başlar. Tabi bu arada kendi bölgesinde istediklerini yapan iki polis ciddi bir soruşturma kapsamına ayak uydurmaya çalışırlar. İşte filmin en komik sahneleri de bu iki karakterin olduğu sahnelerdir.

Film dozajları o kadar iyi ayarlamış ki bir yerde kahkahalara boğulurken bir kaç dakika sonra hatta dakika bile olmadan, sizi bunalıma sokabiliyor. Tabi film klişe seri katil filmlerininde ötesine geçiyor ki, biz Amerikan seri katillerini, Amerikan Polis teşkilatının başarısı ile biliyoruz. Yani her katil yakalanır. Ancak bu filmde bu olmuyor. Bu katilin başarısından mı kaynaklı yoksa Kore polis teşkilatı mı kötü tabi bunu izleyene bırakıyorum. Ancak bu filmin doğallığı sizin doğruyu seçmenize sebep oluyor.

Oyunculuklar tek kelime ile mükemmel. Her birinin zor karakter olmasına rağmen kesinlikle izlerken o karakterlerin oynandığının farkına varmıyorsunuz. Tek anlamı ile sırıtmayan oyunculuk ve kurgu var filmde.

Tabi filmde biraz da katilin yakalanmasında rol oynayan insan duygusu faktörüne de değinmek lazım. Yönetmen ve karakterler katilin olduğu konusunda bize bir kişiyi gösteriyor. Hatta şehirli akıllı olan polisimiz ve taşralı polislerimiz bile bu durumda aynı fikirdeler. Ancak filmin sonuna doğru Akıl ve mantıkla ilerleyen şehirli poliste bile akıl ve mantığını yitirip insanlaştığını görüyoruz. Evet hepimiz katilin o olduğunu düşünüyoruz, bütün deliller bunu gösteriyor ancak bir delil ki DNA testi onun olmadığını kanıtlıyor. Tüm deliller onu tesadüfen mi gösteriyor ayrı bir konu. Bence filmin en iyi sahnesi de bu başkalaşımın yaşandığı demir yolundaki tünel sahnesidir. Kesinlikle akla kazınan bir sahnedir.

Film aslında belirttiğim gibi katilin kim olabileceğini veriyor bize ama delillerin yetersiz olması, suçsuz olabileceği düşüncesi de insanın vicdanı ile yüzleşmesine sebep oluyor. Burada aslında ince bir çizgi üzerinde kalıyoruz. Filmin asıl var olma sebebinin anlatıldığı çizgide. Katili öğrenemiyoruz. Aslında buna da sinir oluyoruz. Aradan yıllar geçiyor, taşralı polisimiz olay yerine geri dönüyor ve ilk cesedi buluğu yere bakarken, küçük bir kız ona yaklaşıyor, ne aradığını soruyor. O da orada uzun zaman önce kötü bir şeyin olduğunu söylüyor. Küçük kız ise geçen günlerde bir başkasının da oraya baktığını ve yıllar önce orada kötü bir şey yaptığını söylediğini söylüyor. Adam ise onun nasıl biri olduğunu soruyor. Kıs normal biri diye cevap veriyor. İşte filmin kilit cümlelerinden biri de bu. Tüm karakterler sorgulanan şüphe duyulan kişiler aklımızdan geçiyor…

Şimdi bile film aklıma geldiğinde katilin kim olduğunu düşünürüm. Kesinlikle Kore sinemasının en iyi filmlerinden ve izlenmediği takdirde büyük bir eksiklik olacağını düşündüğüm şiddetle tavsiye ettiğim bir film…

Yönetmen: Joon-ho Bong

Senarist:

Joon-ho Bong
Kwang-rim Kim
Sung Bo Shim

Oyuncular:


Kang-ho Song Dedektif Park Doo-Man

Sang-kyung Kim Dedektif Seo Tae-Yoon

Roe-ha Kim Dedektif Cho Yong-koo

Jae-ho Song Çavuş Shin Dong-chul

Hie-bong Byeon Çavuş Koo Hee-bong

Seo-hie Ko Kwon Kwi-ok

No-shik Park Baek, Kwang-ho

Hae-il Park Park, Hyeon-gyu

Jong-ryol Choi Du-man’ın babası

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt0353969/

One comment

  1. Pingback: Gap Dong | Kisisel Depresyon Anları Film

Siz ne düşünüyorsunuz?

Back to Top
%d blogcu bunu beğendi: