Sessizlik bulaşıcı bir şey sanırım. Ne zaman şurada bir gün sessiz kalsam, akabinde bu sayı çift hanelere çıkabiliyor. Üç sayılık avantajları, süre durdurma gibi faktörler de olmayınca bu iş aslında hiçte başıboş bırakılmayacak bir iş gibi çıkıyor karşıma.
Hayat basketbol olsaydı değil mi? Saçına aklar düşmüş basketbol koçları, bir şekilde bir yerlere gelmiş ya da gelmeye çalışan basketçiler (basketbol oyuncuları mı demeliyim) basketbolun hayat olduğunu savunacaklardır ama kardeşim basketboldaki gibi de hayatı durdurup ara veremiyorsun ki. Düşünsene bir şekilde durdun ve düşündün, taktiğini aldın kaldığın yerden aynı saniyeden devam et. Sanırım halkımız sırf bu yüzden basketbolu pek sevmiyor.
Sonuçta durduramadığımız zaman üzerimizden asfalt sıkıştırma makinası gibi geçiyor. Üzerimizden ve geçmek kelimelerini telaffuz edince, aklıma Stephen King’in Bahçıvan’ı geldi. Biraz akıl yoksunu bahçıvan üzerinde yapılan deneyler sonucunda adam bildiğin elektronik zekaya dönüyordu. Bahçıvanda mıydı yoksa tamamen sapık hayal gücümden kaynaklı mı bilmem vakti zamanında en düşüncelerimin büyük kısmını çim biçme makinasıyla insanların üzerinden geçmek ile ilgiliydi. Bu sebepten dolayı çim biçme makinaları her zaman için (şimdi de mi) edinmek istediğim yegane bahçe aleti olmuştur. Bir gün elbet olacak. Belki bir gün şayet ölmeden emekli olursam emeklilik sonrası iş olarak çim biçme makinası operatörü olmayı düşünebilirim.
Aslında şimdi bu cümlelerin ardından işin sessizlikle ya da sessizliğin çoğalmasıyla alakası olmadığını anladım. Alakalı olan şey belki tembelliğim belki de terk eden hayal gücüm. Ne güzel cenaze töreni düzenlenir ardından bol helvalı tam da canım çıkmışken. Yarın bir dememeli…
Siz ne düşünüyorsunuz?