Film vizyona girdiği dönemde fragmanını izleyip yine bol gürültülü, uçuşan kaçışan cinli film geliyor diye düşünmüştüm. Aslında çoğu düşüncem tutsa da film bana diğer izlediğim cin temalı filmlerden daha başarılı geldi. Öncelikle hikaye korkutmaya yönelik bir hikaye değildi. Belki basit bir hikayeydi ama en azından sakin ilerleyişi hikayeyi içinize sindirmenize olanak sağlıyordu. Filmin finali ise bu zamana kadar Türk filmlerinde görmediğimiz bir final sunuyordu bize.
Aslında yukarıdaki cümlelerimin bir çoğunun aksini yönetmenin ilk filmi olan 3 Harfliler: Marid‘de yazmıştım. Evet yönetmen Arkın Aktaç bu konuda biraz eleştirileri dikkate almış olacak ki aslında beklenene yakın bir film ortaya koymuş Şeytan-ı Racim ile. Şimdi biraz daha derine ineyim.
Film bize yeni bir şey vermiyor. Aslında her şey bildiğimiz bildiğimiz şeylerden ibaret. Cin çıkarma sahneleri, musallat olan cinler. Ortada dolanan göremediğimiz yaratıklar. Hareket eden yanan tutuşan şeyler. Başta söylemeliyim ki bundan fazlasını bekleyen izleyici filmi izlemesin. Her zaman derim olay aynı olabilir ama anlatım önemli diye. Film belki de Türk sinemasında çekilmiş en sakin korku filmi. Zaten böyle olmasıyla benim gönlümde bir yer edindi. Bununla birlikte hikaye oldukça hoşuma gitti. Ancak filmi izlerken bir çok esik eksik noktaya takıldım. Bunların başında karakterler hakkında bilgi olmaması. Zaten iki üç karakter var ama biz karakterlerle bir türlü bütünleşemiyoruz. Aynı şekilde yan karakterler sanki sonradan yapıştırılmış gibiydi. Filmde bir dünya vardı ve bu dünya sadece beş kişiden ibaret gibiydi. Oysa ki daha fazla karakterle daha etkileşimli ve etkili bir film olabilirdi.
Oyunculuklar benden geçer not almadı. Doğal olsun istenmiş ama doğallıkta aşırıya kaçmış sanki. Amatör bir hikaye amatörler tarafından çekilmiş gibi. Ayni şekilde ilk filmde yönetmenin kamera açılarını beğenmiş olsam da bu filmde beğenmedim. Görsel olarak film beni tatmin etmedi.
Bir korku filminden çok bir durum filmi Şeytan-ı Racim. Korkutma gibi bir çabası yok. Sadece olan biteni anlatmaya çalışmış. Sizde sakince izliyorsunuz. Burada yönetmen hikayedeki yaratıkların adını kullanarak bir etki bırakmış ve aslında üst cümlelerde de söylediğim gibi olması gerekeni yapmış.
Hikayeyi beğendiğimi söylemeliyim. Filmi izledikten sonra ilk işim senaristine bakmak oldu. Filmin senaryosunu Murat Toktamışoğlu yazmış. Kendisini Gen, 3 Harfliler: Marid gibi filmlerin senaryosundan tanıyoruz ayrıca Musallat, Kanal-i-zasyon, Kaos: Örümcek Ağı gibi filmlerinde yapımcısı kendisi. Ancak burada bir gariplik var ki tam işin içinden çıkılmış gibi değil. Asıl hikaye inci sözlükte, quanttum rumuzlu birinin hikayesiymiş. quanttum hikayenin sonunu hiç bir zaman getirmemiş ama hikayenin filmin hikayesinin çalıntı olduğunu kendisine herhangi bir bilgilendirilmede bulunulmadığını belirtmiş. Olay hakkında gerekli yasal prosedürü de başlatmış. Ancak bu dakikadan sonra quanttum kişisinden pek haber alınamamış. Bu aşamada bir uzlaşma oldu mu yoksa quanttum denen kişi Murat Toktamışoğlu muydu bu bir gizem. Ancak internet ortamında bu araklama işlerinin çok olduğunuda tecrübe eden biri olarak bence bu kişinin gerekli açıklamalarda bulunmasında fayda var (ya da bulundu benim haberim yok). Yada tüm bunlar reklamın bir parçasıydı.
Tabi şimdi işin içine bir uyarlama senaryo girdiğinde eleştiri dozunu biraz daha arttırmak gerekir. Bu bağlamda hikayenin yanında film sıfır kalıyor. Hikaye yan karakterlerle bezenmiş aslında akılda peydahlanan soru işaretlerini biraz daha cevaplar yönünde. Filmde bu kesinlikle yok. Hikayenin ortamı daha karanlık ve daha içe çekici, daha etkileyici. Hikayenin verdiğinin onda birini film vermiyor. Keşke hikayeyi olduğu gibi uyarlasalardı (bu arada hikayeyi buradan okuyabilirsiniz).
Özetlemek gerekirse biraz daha farklı bir film Şeytan-ı Racim. Hikayeyi okumadığınız zaman eksik kalıyor. Hikayeden sonra da olmamış gibi görünüyor. Kötü diyemeyeceğim ama iyi de diyemeyeceğim film için arada kalmış ama yine de Türk korku sinemasında farklı bir yerde bence. Bir diğer hususta filme yakıştırılan isim Şeytan-ı Racim ismi filme pek oturmamış. Finali bağlamak için bu kelime öbeği kullanılmış ama etkili değil. Hatta çok fazla hikaye ile alakası da yok. Bu arada özet dedim ama filmin “yaşanmış hikaye”, “gerçek cin görüntüleri”, “orjinal kitap” vs.. olarak pazarlanması bence tüm filmlerin kalitesini düşürüyor. Yani bu izleyiciyi korkutmuyor. Afişte tam bir facia.
Şeytan-ı Racim’e gelince, ben izleyin derim.
Yönetmen: Arkin Aktaç
Senaryo: Murat Toktamışoğlu
Oyuncular:
Halil İbrahim Gezer | |||
Altan Gördum | … |
Bakirci Mehmet
|
|
Uğur Güneş | … |
Emrah
|
|
Ayşen Sümercan | |||
Ayşe Tunaboylu | |||
Ertunç Uygun | … |
Salih
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?