aynı yere kaçıp gittiğimiz kürkçü dükkanı gibi. hep kurarken hayalini anlamsızlıkla boğuşmak. şimdi nereye kadar gidecek? adımlarım nereye uzanacak. trafiğe kapalı bir sokakta yeşil ışığın yanmasını beklemek gibi. suç ben de mi, trafik ışıklarını koyanlarda mı? üzerimden silkelemek mi yaptığım korkuları? kaynağını bildiğim halde.
ilk savuruşu rüzgarın. ilk yaprak döküşü mevsimin. içimde beliren ise tüm bedenimden kurtulmak. çırılçıplak saf bir halde. bildiklerimden korkuyorum, düşündüklerimden. kelimelerim üzerine bastığım bir yaprak okyanus ortasında hayatta kaldığım. hangi el ardımdan uzanan? ittiklerimden biri mi? işte adımım, biraz daha uzaklaşmak için, işte adımım ardımda kalanları görmemek için.
biraz daha bedenim düşüyor. kemiklerim titremekten birbirine yapışmış. sırtımdaki ağrı artık dayanılmayacak seviyede. yatmaktan mıdır nedir, başımın sağ arkası dokundukça acıyor. beynimin bir akvaryumdan farksız olduğunu düşünüyorum. her bir lopu ayrı bir balığın hakimiyetinde olan bir akvaryum. hafızamı onlar yönetiyor, en fazla üç saniye dayanabiliyorum. daha sonra hatırımda kalan bölük pörçük kareler. bir el, bir kaç anlamsız kelime (aslında anlamı olduklarını düşünüyorum), bir tavus kuşu, bir düğün, bir cenaze… aynı film gibi… benden uzakta olan ancak içimde hissettiğim.
oldukça sakinim. tek sorun, sığınmak…
Siz ne düşünüyorsunuz?