심야의 FM
Uzun zamandır bir filmi izlerken bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum. Yani resmen filmi izlerken tırnaklarımı derime geçirip yontmak, onları ön dişlerimle tekrar sivriltip yine derime geçirmek eylemini defalarca yaptım desem evet abartmış olurum, ancak kesinlikle filmin etkisini ve sürükleyiciliğini anlatmak içinde bu cümleleri kurmam lazımdı. Başarılı bir prikolojik gerilim filmi Sim-ya-eui FM. 2010 yılı, yine Kore çıkışlı. Bu Koreliler beni sürekli şaşırtmaya devam edecek sanırım.
Film gerek senaryo, gerek hikaye, gerek kurgu, gerek oyunculuk, gerek kamera arkası artık ne derseniz deyin oldukça başarılı. Ancak biraz olayların süresi ile filmin süresini eşleştirmekten midir nedir kurguda sorunlar yaşanmış ama izlerken farkına bile varmıyorsunuz. Bilmiyorum ya da ben öyle eşleştirme yapıyorlarmış gibi bir izlenime kapıldım. Olmayabilir de tabi. Film bir radyo programı sunucusunun kitlesel olarak insanları nasıl etkileyebildiğini anlatıyor. Anlatmıyor aslında görüyoruz.
Ko Sun-Young popüler bir bir TV sunucusudur. Koredeki adalet sistemi eleştirisinden sonra, TV sunuculuğunu bırakmış ve radyo sunuculuğuna başlamıştır. Gece yarısı yaptığı program dört saat sürmektedir. Kısa sürede Ko Sun-Young programı çok dinlenir duruma getirir. Ancak kızının hastalığı yüzünden Amerika’ya yerleşeceği için son programını yapmaya hazırlanır. Ko Sun-Young bu son programının unutulmaz olmasını istemektedir.
Programa başladığı sırada bir telefon alır. Bu telefon, Han Dong Su’dan dır. Han Dong Su canlı yayında, Ko Sun-Young’a onun evine girdiğini ve programı istediği şekilde yönetmezse kızını öldüreceğini söyler. Ko Sun-Young ne yapacağını bilemez. Han Dong Su’nun talimatları gereği kimseye de bir şey söylemeyecektir. Programın birden formatı değişince tabi yapımcıda Ko Sun-Young’u zora sokar.
Tabi olan biten ve işlenen cinayetler sonrasında olaylar yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Ko Sun-Young kontrolün kendisine geçtiği zamanlarda ki bu çok nadir olmaktadır kızını kurtarmaya çalışmaktadır. Aslında bir yerde Han Dong Su, çok dinlenen bir sunucunun çelişkilerini ve bu çelişkilerin yarattığı etkileri gözler önüne sermiştir. Ko Sun-Young’un bir kahraman kalıbı vardır ve aslında bu kalıbın gerçek olmasıdır Han Dong Su.
Ko Sun-Young, kahramanlardan bahsederken onların kötü olduğunu düşündüğümüz insanları öldürürken iyi mi yaptığını sorgular. Son dönem görüşleri bu şekildedir. Ancak öncesinde de bir kahramanın gelip bu pislikleri yok etmesinden bahsetmiştir. Aslında Han Dong Su’da kahraman olma yolunu seçmiştir. Başkalarına zarar verenleri öldürmüştür hatta yeri gelmiş bazı kişiler tarafından kendisinden övgü ile bahsedilmiştir, ancak değişen düşüncelerle katil olmaktan öteye gitmemiştir sonrasında. Aslında Han Dong Su’nun yaratıcısı da Ko Sun-Young’dur.
Film aslında sosyal açıdan değerlendirilmeli. Bir monolog ile anlatılabilecek film değil. Zaten özeti de oldukça kıza. Ancak film içine aldığında sürüklemekten öteye götürüyor insanları. Oyunculuklar çok iyi demiştim. Filmde kötü adamımız Old Boy’dan tanıdığımız yine kötü adam Yoo Ji-tae. Yine çok güzel bir performansa adını yazdırmış.
Filmden bazı alıntılarla bitsin yazı ve kesinlikle izleyin…
Dünya değişmedikçe kahramanların ortaya çıkmasını bekleriz.
Taxi Driver’da ki kadın satıcılarını öldüren ve kadınları kurtaran Travis sizce bir kahraman mıydı?
Bir gün bir yağmur yağacak ve bütün pislikleri temizleyecek. İçinizde kurtulmak istediğiniz kötü duygularınız varsa umarım bu şarkıyla hepsini yıkayıp atabilirsiniz.
Kahraman kimdir sizce? Kahramanda sonuçta kötü adamları öldürmüyor mu? Yani öldürme, can alma, yok etme eylemini bizzat gerçekleştirmiyor mu? Kötü bir insanı öldürdüğünde, bir insan yok etmemiş mi oluyor? Yani aslında biz o şaşalı kahramanlık filmlerini izlerken öldürdüğü insanları sırf kötü oldukları için insanlıktan çıkarıyor muyuz?
Yönetmen: Kim Sang-man
Senarist: Kim Hwi , Kim Sang-man
Oyuncular:
Soo-ae – Ko Seon-yeong
Yoo Ji-tae (Ji-tae Yu,) -Han Dong-soo
Ma Dong-seok – Son Deok-tae
Jeong Man-sik – Oh Jeong-moon
Choi Song-hyeon – Park Kyeong-yang
Kim Min-gyoo – Yang Woo-han
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?