Yönetmen ve senarist Dick Maas‘ın 2010 yılında çektiği film Sint. Türkiye’de ise geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Neden bu kadar geç girdi, zamanı doğru muydu bilinmez ama, şahsen film vizyona girmeseydi belki filmden haberim olmayacaktı. Film tanıdık sahneler, bildik görseller haricinde aslında bize pek bir şey sunmuyor ama filmin konusu ve eğlenceli anlatımı filmi zevkli bir şekilde izletmeye yetiyor.
Film, Noel Baba’nın Hollanda versiyonu olan Aziz Niklas efsanesine farklı bir bakış açısı ile bakıyor. Aziz Niklas adamları ile birlikte çocuklara hediye dağıtan bir iyilik meleği değilde, büyükleri öldüren, küçükleri ise İspanyaya kaçıran bir cani olarak çıkıyor karşımıza. Tabi bu farklı bakış açısı başta insanı çekiyor. Aziz Niklas gaddarlığına dayanamayan halk tarafından mürettebatı ile birlikte yakılarak öldürülüyor ama Niklas her 23 senede bir 5 Aralık gecesi dolunay çıktığı zaman şehre iniyor ve katliamlarına devam ediyor.
23 üncü sene ise günümüze denk geliyor. Aziz Niklas hediyeler veren biri olarak anlatılmış halka ve tüketim toplumunun daha fazla tüketmesi için güzel hikayeler uydurulmuş. Film inceden inceden bu duruma da değiniyor. Film 80’lerden fırlamış gibi. O bildiğimiz sevdiğimi B-Movie’ler tadında. Çok fazla kafa yordurmuyor, rahat izleniyor ve kendi içerisinde olan biten izleyiciyi tatmin ediyor. Zaten filmin oldukça klasik yapısı izleyiciyi düşüncelere sokmuyor. Yani filmin gidişatını zaten kestiriyorsunuz.
Film klasik ilerliyor dedik ya polis olan Goert küçükken Niklas’ın saldırısına uğramış ve tüm ailesini katledilmiştir. O dakikadan sonra Goert’in tek amacı Niklas’ı yok etmektir. Onun hakkında raporlar hazırlar verir ama üstleri tarafından onun yaptıkları delilikten öteye geçmez. 5 Aralık günü de açığa alınır. Tabi bu Goert’in Niklas’ın peşinden koşmasını engellemez. Gece olmuş ve Niklas’da adamları ile birlikte sokaklarda cirit atmaktadır. Niklas ve adamları kılığındaki Frank ve arkadaşlarına saldırır. Frank, ölümden kurtulmayı başarır ve kaçar ancak polisler onu cinayet şüphelisi olarak yakalar. Onu kurtaracak ise aslında Niklas ve Goert’dir. Tabi Frank, Goert’e yardım eder.
Film bu şekilde akarken, yerli yerinde amacından sapmayan espriler ve diğer eski filmlere göndermeler film izlenim zevkini katlıyor. Gerçi filmde Niklas’ın kötü görünümüne rağmen fazla şiddet dolu sahnesini göremiyoruz. Bu da Niklas’ın ne kadar gaddar olduğu hakkında bize pek ip ucu vermiyor. Her şey adamlarının başının altından çıkıyor sanki.
Filmin şüphesiz ki eleştirileri de başarılı bir şekilde yapıyor. Eğlenceli bir şekilde giderken hükumetin şehirde yaşanan bu katliamı örtbas etme çabalarına da tanık oluyoruz. Medya ile yapılan iş birliği, anında tertiplenen bir kaza ve ölümlerin buna mal olaması aslında kriz anlarında devlete pek güvenemeyeceğimizin altını çiziyor. Zaten biz de şu aralar bunun en büyük izleyicilerinden biriyiz.
Kısaca filmi özetlemek gerekirse klasik sahnelerle bezenmiş, orijinal ve farklı bir sahne barındırmayan ama güzel bir anlatımla sunulmuş başarılı bir film Sint. Korkmuyorsunuz, merak etmiyorsunuz, abartılmış bir şekilde gülmüyorsunuz, yani her şey aslında dozunda kalıyor. Tavsiye ederim.
Senaryo – Yönetmen: Dick Maas
Oyuncular:
Lien Van de Kelder | … |
Merel
|
|
Barbara Sarafian | … |
Frank’ın annesi
|
|
Huub Stapel | … |
Niklas
|
|
Egbert Jan Weeber | … |
Frank
|
|
Caro Lenssen | … |
Lisa
|
|
Escha Tanihatu | … |
Sophie
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?