Son dönemlerde izlediğim en iyi yerli yapımlardan olan film 2007 yılında çekilmiş, senarist ve yönetmeni ise Özcan Alper. Bu Özcan Alper’in ilk sinema filmi. Yönetmeni belgesel yapımlardan tanıyoruz zaten. Ama sinema olarak ta iyi bir yönetmen olduğunu kanıtlamış oldu.
Türk sinemasına baktığımızda en başarılı filmlerin dramalar olduğunu görüyoruz. Tabi bu dramaların akılda kalanlarına eklenen bir film Sonbahar. Gerek senaryo, gerek çekimler, gerekse görsellik, tabi buna müzikleri de eklemek lazım çok çok başarılı bir yapım çıkmış ortaya…
Film 22 yaşında cezaevine giren ve 10 yıl sonra hastalığı sebebi ile cezaevinden çıkan Yusuf’un hikayesini anlatıyor. Yusuf, ağır bir hastalık geçirmiş, iki aylık ömrü kalmıştır. Son günlerini geçirmek için, köyüne geri gider. Onu köyünde yaşlı annesi beklemektedir. Kadın da ağır hastadır ama onun için önemli olan oğlunun gelmesi ve gelecekte onun için yaptığı olanlardır.
Yusuf’un ailesinden kalan tek kişi olan ablası o cezaevinde iken evlenmiş, babası da vefat etmiştir. Yusuf annesi dahil hiç kimseye bir kaç ayı kaldığını söylememiştir. Yusuf’un oradaki tek tanıdığı eski arkadaşı Mikaildir. Mikail bu küçük kasabadan gitme planları yaparken, oraya çakılı kalmıştır. Çok severek kaçırdığı karısına bile olan sevgisi bitmiş onun için önemli olan sadece oğlu kalmıştır. Yusuf ile Mikail bir araya geldiklerinde eskilerden va hayallerinden bahsederler sürekli.
Yusuf yalnızlığa alışmıştır. Evden dışarı pek çıkmaz ve insanlarla görüşmez. Onun derdinden anlayacak tek şey akortu bozulmuş eski tutumudur. Onu bulur ve tamir eder. Sonra günlerini onu çalarak geçirmeye başlar.
Bir gün Mikail, Yusuf’u zorla kasabada bir meyhaneye götürür. Gece ilerlerken Mikail’in ısrarıyla iki tane konsomatris gelir masaya. Bunlardan biri Gürcü kızı Elka’dır. Yusuf, Elka ile aynı odaya girer. Ancak aralarında muhabbetten öte başka bir şey olmaz. Elka ve Yusuf konuştukça birbirlerine daha da yaklaşırlar. Elka’nın Gürcistan’da bir de küçük oğlu vardır.
Elka Moskova’da matematik eğitimi görmüş ve kısa süreliğine para biriktirmek için düşündüğü bu hayatın içine istemeden gömülmüştür. Sürekli kaçma planları yapmaktadır ancak, oğlunun geleceği onu frenlemiştir. Bu girip gittiği mekanlarda sadece bedeni ile dolaşmaktadır. Bir süre sonra Yusuf ile yakınlaşırlar. Birlikte bir şeyler paylaşmaya başlarlar.
Filmin finaline ayrı değinmek lazım ki o ayrı bir mükemmel. Yusuf’tan annesi tulum çalmasını ister ve o tulum çalarken, görüntü birden dışarıya doğru uzanır. Kar yağmaya başlamıştır ve bir tabutun taşındığını görürüz. Bu arada annenin ağıtı ayrı mükemmeldir.
Belirtmek lazım film Türkçe, Hemşince ve Gürcüce dillerinde çekilmiş. Görsellik mükemmel, dev dalgalar döverken iskeleyi Yusuf’un durması ayrı bir güzel. Tabi anlatılarak ifade edilebilecek şeyler değil bunlar. Müzikler ise ayrı güzel ki edinilip bol bol dinlenmeli…
Tabi bu kadar övgünün ardından biraz da eleştiri yapmakta fayda var. Öncelikle filmde bazı karelerde keskin geçişler olmuş biraz insanı zorlamıyor değil. Bir diğer nokta ise Yusuf ile Elka arasındaki o duygunun biraz sönük anlatılması. Ama dediğim gibi filmde bunlar pek göze batmıyor.
Bence Türk sinemasının en iyi filmlerinden. Kesinlikle izlenmesi gereken bir film…
Oyuncular:
Onur Saylak | … | Yusuf | |
Cihan Camkerte | … | Onur | |
Yasar Güven | … | Kogus Yasar | |
Serkan Keskin | … | Mikail | |
Megi Kobaladze | … | Elka | |
Nino Lejava | … | Maria | |
Sibel Öz | … | Asiye | |
Serhan Pirpir | … | Cihan | |
Raife Yenigül | … | Gülefer |
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?