Uzun bir süredir okuduğum kitapları yazmıyorum. Nedendir bilmiyorum, zaten bu aralarda kitap okumak biraz zor geliyor bana. Havan da mi değilim belli değilim sanırım. Aynı şeyleri film izlemek için de söyleyebilirim. Haftada bir, belki iki iç hafta da bir, ikiye kadar düştü sayı. Bunun geçici olacağını düşünüyorum. Umarım.
Yine kitabımız bir Stephen King kitabı. Böyle uzun ara verince Stephen King ile başlamak gibisi yok. Aslında kitap okumadım değil. Sadece bu kitabı çok uzun bir sürede bitirdim. Arada başka yazarların hikayelerini de okudum tabi. Bu kitabı uzun sürede bitirmemin sebeplerinden biri de aslında içinde öykülerin bulunması. Bu sebepten dolayı hikayeyi merak etmedigim için gönül rahatlığıyla (!) kitabı uzunca bir sürede bitirebildim.
Kitap öykü kitabı demiştim. Bunlara kısaca değineceğim. Ama genel anlamda Beni benden alan bir hikaye hatırlamıyorum. Yine de King’in o yazım kalitesi ortada. Ben bir de en çok kitap sonundaki yazım notlarını sevdim. Keşke bu notlar daha uzun olsa. Sanıyorum hikayeye değer katan ve bir hikayenin nasıl çıktığını anlamamızı ve o hikayeyi benimsememizi sağlayan yegane unsur bu.
1. Willa: Bir grup insan bir istasyonda tren beklemektedir. Willa’da erkek arkadaşı ile birliktedir. Tatile gideceklerdir. Uzun zamandır gelmeyen tren üzerine Willa yakınlarda bir yerlere yürümeye karar verir. Erkek arkadaşı bunu pek tasnif etmez ama Willa gider. Bir süre yürüdükten sonra bir bar görür ve buraya girer. Ancak bara girdiğinde içinde bulunduğu gerçekle yüzleşir.
King’in de notunda belirttiği gibi hikaye çok iyi değil hatta ve hatta karşılaştığımız bir hikaye gibi. Tabi ki anlatımı yine çok iyi.
2. Koşa Koşa: Emily bebeği öldükten sorma babasının yazlık evine gider. Yazlık bölgede yılın o dönemi kimse yoktur. Zaten onun için de bu gereklidir. Her sabah hatta sonradan abartarak günün büyük kısmını koşarak geçirir. Bir gün koşarken bir villanın önündeki bir arabada kadın cesedi görür. Ne yapacağını bilemez ama katil onu fark etmiştir. Bu dakikadan sonra Emily katilden kaçmak için koşar.
Anlatımını çok sevdim bu hikayenin. Klasik bir katil kovalamacası olmasına rağmen Emily’nin psikolojisine dair iyi betimlemeler var.
3. Harvey’in Rüyası: İki emekli çift kendi hallerinde yaşamaktadırlar. Adam bir gün korku dolu bir rüya görür ve erken saatte uyanır. Onu o saatte ayakta gören karısı ne olduğunu sorar. Adam rüya gördüğünü söyler. Karısının ısrarı üzerine istemeden de olsa anlatır. Hem anlatırsa rüya gerçekleşmez. Ama tam o esnada rüyadaki gibi telefon çalar.
Bu hikaye King’in rüyasında gördüğü bir hikayeymiş. Olduğu gibi yazmış.
4. İhtiyaç Molası: Şehirler arası yolculuk yapan bir adamın hikayesi İhtiyaç Molası. Adı üstünde ihtiyacı için bir benzin istasyonunda duran adam tuvaletin önünde bir ses duyar. İçeride adamın biri bir kadını dövmektedir. O arada kahramanımız bir vatandaş olarak ne yapması gerektiğini düşünmeye başlar.
Biraz sosyal bir hikaye İhtiyaç Molası. Hepimizin düşüncelerine çanak tutmuş gibi.
5. Egzersiz Bisikleti: Richard karısının ölümünden sonra sürekli ertelediği sağlık kontrolüne gider. Kontrol sonunda kolesterol, kara ciğerde yağlanma gibi bu ve bunların tetikleyeceği bir çok sorunu olduğunu görür. Acilen kilo vermesi gerekmektedir yoksa doktorunun tabiri ile vücut iflas ederse vücudundaki işçiler işsiz kalacaklardır. Hastane çıkışı bir egzersiz bisikleti alır ve yavaş yavaş kullanmaya başlar. Başlarda sıkıcı gelse de sonrasında bir alışkanlık olur. Pedal çevirirken de vücudundaki işçileri ve hayatlarını düşünür. Ressam olan Richard hatta onları resmeder. Bir süre sonra pedal çevirdikçe vücudundaki işçilerin dünyasına karışmaya başlar. İşçiler ona kızgındır.
Richard ile çok ortak noktamız olması sebebi ile ben bu hikayeyi çok sevdim. Ancak bendeki tembellik o kadar baskın ki egzersiz bisikletim sadece çamaşır kurutma işine yarıyor. Bilmiyorum belki vücudundaki işçileri sevmiyorum.
King’de benim gibi bu aletleri çok sevmez sus olarak kullanılmış. Bu hikaye de öyle çıkmış. Ama egzersiz bisikleti candır.
6. Geride Bıraktıkları Şeyler: Bir 11 Eylül hikayesi Geride Bıraktıkları Şeyler. Kahramanımız saldırılardan kıl payı kurtulmuş ancak herkes gibi bunun etkisi ile yaşamaktadır. Yalnız yaşadığı evinde garip bazı nesleler bulur. Onlardan kurtulmaya çalışsa da bunu başaramaz. Sonunda bunu birilerine anlatması gerektiğini düşünür ama anlatacak kimsesi yoktur. Sonunda bir vesile ile bunu güzel komşusuna anlatır. Kadın ona çok çekici gelmektedir ama evlidir. Kadınla sohbetleri ilerlerken onun da bu nesnelerle başının belada olduğunu öğrenir. Ne yapmaları gerekmektedir?
Hikayeyi ben sevdim. 11 Eylül psikolojisini basit ve sıkıcı olmayan bir şekilde anlatmış King. İnsanların yıllarca psikolog için randevu bulamadıkları gerçeğine değinmiş. Bende empati kurdum. Biz ya yap(tik)ardık acaba… Ben ki benden de böyle bir hikaye çıkar.
7. Mezuniyet Günü: Janice ve Buddy iki sevgilidir. Buddy’nin ailesi zengindir. Mezuniyet sonrasında Buddy’nin evine giderler ve Janice erkek arkadaşının ali esi ile tanışır. Tabi aile pek istemez kızı. Gelecek ile ilgili konuşup tartışılırken birden bire bir patlama olur. Dünyanın sonu gelmiştir.
Kitaptaki en kısa ama açıklaması en uzun hikayelerden biri Mezuniyet Günü. Ben hikayeyi sevdim. Birazda iyi yazarlarda hikayeyi küt diye bitirebiliyorlarmış diye sevdim. Diyaloglar ve anlatım zaten iyi. King bu hikayeyi kaza geçirdikten sonra aniden bıraktığı bir hapın üzerine gördüğü hayalle karışık rüyalar üzerine yazmış. Dünyanın sonunun gelmesi bu sebepten sanırım.
8. N.: En sevdiğim hikayelerden biri de bu hikayeydi. Biraz uzundu ama keyifliydi.
Shelia psikolog olan abisi Johnny’in ölümünden sonra onun bir hasta ile ilgili bulduğu notları çocukluk arkadaşı Charlie’ye gönderir. Charlie iyi bir kariyer yapmış ve şu televizyonda program yapan doktorlardan biri olmuştur. Zamanında Shelia, Charlie’ye aşıktır.
Charlie bu notları okumaya başlar. Notlarda Johnny’in bir hastası, doğdukları kasabanın yakınlarındaki bir tarladan bahseder. Bu tarlada garip bir şey vardır. Doğru dürüst canlı bile yaşamaz. Bu tarlayı ziyaret eden kişilere de bir görev verilir bu dakikadan sonrada bu insanlar takıntılı olur. Johnny’nin hastası da bu durumdadır. Johnny bu tarlayı merak eder ve görmeye gider. Hastasındaki takıntılar onda da başlamıştır. Sonunda intihar etmiştir. Charlie de bu hikayeyi merak eder ve araştırmaya başlar. Tabi sonu aynı olur.
King herkeste bir OKB olduğunu savunmuş açıklamasında. Evet, bir dereceye kadar doğrudur. Yada bu başka bir şekilde çıkar ortaya. Kitaptaki en keyif aldığım hikayelerden biriydi gerçek bir gerilimdi. Hikaye tabii ki Chester’s Mill’de geçiyor. Anaç beni keyiflendiren başka bir hususta hikaye sonundaki haberin Julia Shumway’in yapması. Yani Kubbenin Altında’da ki gazetecimizin.
9. Cehennemden Gelen Kedi: Bir seri katil yaşlı bir adamdan almak için gider. Katil adamla konuştuktan sonra öldüreceği kişinin bir kedi olduğunu öğrenir. Yaşlı adamın anlattıklarına göre bu kedi bir çok kişinin ölmesine sebeptir. Adamın bir isteği vardır kedinin kafasını vücudundan ayırmasını istemektedir. Katil düşünür. Yaşlı adam iyi para vermektedir. Bir kediyi öldürmek ne kadar zamanını alabilir ki? İşi kabul eder. Kediyi bir torbaya koyar ve yola çıkar ama düşündüğü kadar kolay olmayacaktır bu iş.
Bu hikaye aslında yıllar ince King’in dergilere yazdığı zaman dergide yayınlanmış. Daha sonra filme bile uyarlamasına rağmen basılı bir kitapta yokmuş. Bu şekilde basılı hale gelmiş.
10. The New York Times: Özel İndirimli Abonelik: Anne uçak kazasında kocasını kaybetmiştir. Taziyelerin olduğu bir günde odasında rahatlamaya çalışırken telefon çalar. Telefonu açar, karşısındaki kocasıdır. Bir an için kendisi ile dalga geçildiğini düşünür ama karşıdaki kimsenin bilmediği şeyleri bilmektedir. Anne sonunda onun kocası olduğuna inanır. Uçaktan kurtulmuş bir yerde mahsur kalmıştır diye düşünür. Aslında durum öyle değildir konuştukça anlaşılır.
King kendini yollara vurmuş uzun bir gezinin sonunda uykusuzluk halinde bu hikayeyi yazmış. Bir oturuşta. Adında bende böyle başımı akıp gezmek istiyorum sırf bunun için araç kullanmayı bile öğrenirim lakin benzin parasıyla nasıl baş ederim bilmiyorum. Aslında toplum olarak en büyük sıkıntımız geçim sıkıntısı. Eh birde şimdi yeni eğlence şekli var. Şaka da olsa fakirlikle ezmek karşıdakini. Her şakada bir gerçek payı vardır dememe gerek yok herhalde.
11. Sağır Dilsiz: Kahramanımız eyaletler arası yol alırken yılda otostop yapan birini arabaya alır. Adam sağır ve dilsizdir. Yol boyunca yolcusuna başından geçenleri anlatır. Karısı onu aldatmış ve borçla başbaşa bırakıp çekip gitmiştir. Bir yerde mola verdiğinde adamı arabada bulamaz. Sonra da karısının öldürüldüğü haberini alır.
Alt hikayeler güzeldi. Ne olursa olsun King bir yerden bir yere varma olayını çok iyi yapıyor. E boşuna büyük yazar değil.
12. Ayana: Ölüm döşeğinde olan yaşlı bir adamın başına bütün çocukları toplanmış ve beklemektedir. Tam o esnada evin kapısından bir çocuk birde kadın girer. Çocuğun gözleri kördür. Ev halkın onların dilenci olduğunu düşünürken küçük kız yaşlı adamın yanına gelir ve ona dokunur. O günden sonra yaşlı adam iyileşmeye başlar. Küçük kız giderken yaşlı adamın oğullarından birine dokunmuştur. Zaten hikayeyi anlatan da odur bize. O dakikadan sorna kız güçlerini bu adama bırakmıştır ve adam o güçlerle ne yapacağını zamanı geldiğinde öğrenir. Büyük bir sorumluluk altındadır.
Hikayeyi sevdim aslında, ama aradan zaman geçince diğer hikayeleri hatırlamama rağmen bu hikayeyi hatırlamakta zorluk çektim. Nedenini pek bilmiyorum.
13. Çok Zor Bir Durum: Hikaye borsadan para kazanan iki zenginin hesaplaşmasını anlatıyor. Önceden iki yakın arkadaş olan bu iki kişi, yer ve mal yüzünden birbirlerine girmiş iki düşman olmuştur. En son kanser olan olan ve hakkında soruşturma açılan Grunwald bir gün bu can düşmanı Curtis’i konulmak için durmuş olan şantiyesine çağırır. Curtis başına geleceklerden habersiz buraya gider. Ancak Grunwald onu içi pis bir portatif tuvalete kapatır. Curtis bu portatif tuvaletten kurtulur kurtulmasına ama yaşadıkları apayrı bir deneyimdir. Tabi birde sonra OOÇ’den alınacak intikam vardır.
Benim gibi midesi sağlam olan biri bile bu hikayeyi okurken böğ demişse bilmiyorum artık. King’de zaman zaman kendimden iğrendim yazmış. Siz düşünün nasıl “bok”tan bir hikaye olduğunu.
Kitap Arkası:
Stephen King, altı yıl önce yazdığı Karanlık Öyküler’den sonra okurlarına yepyeni bir öykü kitabı daha sunuyor. 2007 En İyi Kısa Amerikan Öyküleri Antolojisi’nin konuk editörü olan King, bir yıl boyunca yüzlerce öykü okudu. Edebiyatın bu dalına olan tutkusu Karanlık Çökünce’de açıkça görülüyor. Mutsuz bir pazarlamacının, arabasına aldığı dilsiz otostopçu bazen iyi bir dinleyici olabilir.
Kötü kolesterolünü düşürmek için egzersiz yaptığı bisikletin kendisini esir alıp korkunç bir yolculuğa çıkardığı bir adamla da karşıla-şabilirsiniz bu öykülerde. Ayna adlı öyküdeki kör kızın küçük bir öpücük ve hafif dokunuşla yarattığı mucize farklı ve ilginç bir öykü-dür. Karanlık Çökünce, ki buna ister akşam karanlığı deyin isterseniz alacakaranlık; insan ilişkilerinin insanlıktan uzak bir biçime dönüştüğü, hiçbir şeyin aslı gibi görünmediği, hayal gücünün, karanlıklar içine dağılan gölgelere ulaşmaya çalıştığı ve gün ışığının sönüp sizi korkularınızla baş başa bıraktığı zamandır. Ve işte bu, tam Stephen King okuma zamanıdır.Çeviren: Esat Ören
Yayın Yılı: 2009
416 sayfa
Kitap Kağıdı
13,5×19.5 cm
Karton Kapak
ISBN:9752110601
Dili: TÜRKÇE
Yayın Evi: Altın Kitaplar
Siz ne düşünüyorsunuz?