Bulunduğum sokağı aydınlatan tek şey gökyüzünün açık maviliğiydi. Elektriklerin gitmesiyle birlikte doğa daha sesli konuşmaya başlamış, sokaktaki farelerin ayak seslerine varıncaya dek tüm sesler, kulağıma ayrıntılı olarak geliyordu. Birden aklım evimde bulunan eski 45 lik plaklara gitti. İki tanesinin içinde kanarya sesi bulunmaktaydı. Birtanesinin içinde ise su sesi. İnsanlar bunları neden dinlemek isteyebilirdi ki?
Rüzgar hızlanmıştı. Bacaklarımın arasından esen rüzgarı rahatlıkla hissedebiliyordum. Bilinçsizce pencereden gördüğüm ışığa doğru ilerliyordum. Peki bu karanlıkta o ışığı nasıl bulacaktım? Hayır bunları düşünmüyordum. Vücudum yavaş yavaş buz kesmeye başlamıştı. Ayağıma batan ufak taşlar bazen acı veriyordu. Sokağın sonuna yaklaştım. Işığın geldiği yeri tahmin ettiğim yere. Bir karga sesi bütün doğanın sesini yırtarak göğe yükseldi. Arsından sert bir rüzgar daha esti. Bir el arabasının sesini duyar gibi oldum. Elektrik direğinin dibine geldim ve bir elimle ona yaslandım. Ayağımın altına batan küçük taşları temizledim. Tekerlek sesleri yavaş yavaş yaklaşıyordu. Sessizce dieğe yapıştım. O gleenin beni görmesini istemiyordum. Birden herşey susstu. Çırılçıplak kalan nefes alışverişlerim etrafta yankı yapıyordu sanki. Nefesimi tuttum,parpan kalbimi hisseder gibiyim. Birden yukarıdan önüme siyah birşey düştü. Ne olduğunu kestiremiyordum ama kendimi bastırabildiğim kadar direğe bastırdım. İyice bütünleşmiştik. Sağ ayak baş parmağımla yere düşen şeyi kontrol etme çalıştım. Sıcak ve ıslaktı. Birden içim ilkildi ve hızla ayağımı geri çektim. O şeyin nerden düştüğünü anlamaya çalışmak aklıma bile gelmemişti. Tam tepemde, artık bir olduğum direğin üstünde bir tıkırtı duydum. Bakıp bakmamakta kararsızdım. Terlediğimi hissediyorudum ve esen sert rüzgar üzerimdeki teri anında kuruturken vücuduma bir titreme bırakıyordu. Öyle ki sanki çenem yerinden düşecekmiş gibiydi.
Bu sadece soğuk değil, içimde belirsiz olan uygunun da verdiği bir titremeydi. Sanırım korkuyordum. Bir insanın bunu knedisine itiraf etmesi zor ama evet korkuyordum. Yukarıdan başımın tam üstünden bir ses daha geldi. Rüzgar iyice hızlanmış, civar apartmanların hava boşluklarının üzerine sonradan yapılmş metal korunaklar gürültülü sesler çıakrtıyordu. BAşımın üzeirnde bir uğuldama daha oldu. Sanki bu konuşmaya çalışan bir şeyin sesiydi. Bir insan, bir karga, bir fare? Hepsi de şu an mantıklı düşünemeyen beynimin uydurduğu şeylerdi. Bir insan gecenn bir yarısı direğin tepesinde ne yapabilirdi ki yada bir fare bir karda nasıl insana yakın bir ses çıkarabilirdi. Başımı yavaşça yukarıya kaldırdım. İyice geriye yaslayıp tam tepemde olan bitenleri görebilirdim. Gökyüzü iyice kararmaya başlamıştı. Tekerlek sesi tekrar kulağıma çalınmaya başladı. Sanki başım dönüyordu. Bİrden başımı geriy doğru ittim. Sert itmiş olacağım ki, bir kütürdeme sesi geldi boynumdan ve boş sokakta yankılandı. Sanki tüms esler ekolu gibiydi ve yukarıdan bir çift göz bana bakıyordu. Beyazı bir ışık gibi parlayan iki siyah göz. İnsan gözü… Bu, bu gözler, bu yüz tanıdık…
Babam…
Siz ne düşünüyorsunuz?