Yağmur pencereleri dövmeye, aniden hallenen rüzgar kudretle dış kapının kilidini zorlamaya başlamıştı. Korku filmlerindeki bilinmeyen bir el kapının koluyla şiddetlice oynuyordu adeta. Güvendeydim biliyordum ancak, sırtıma binmiş paranoya, aklımın derinliklerinin salık verdiği bir kurguyla beni bir çıkmaza doğru itiyordu. Biliyorum bunların hepsi izlediğim filmlerin beynimin bir köşesine saklanmış kurgusuydu. Biraz normal bir insan olsam tüm bunlara gülüp geçerdim ancak en şuursuz testte bile psikopatlığın sınırını zorlarken kimi zaman insanoğlunun bile duymadığı seslere kulak vermem böyle bir doğa olayına kayıtsız kalmamı engelliyordu.
İnsanoğlunun ve doğanın müthiş uyumu…
Eminim ellerinde olsa ikisi de birbirini bir kaşık suda boğardı, hatta boğmakla da kalmaz kaşığı geniş ucuyla gözlerini çıkarır, usulca çiğner ve tükürürdü. Tabi benim ikisinin arasında kalmak, hatta kurbanlarından biri olmak gibi bir fikrim yok.
Camdan süzülen yağmur damlaları pencerenin oyuğunda birikirken, birikinti üzerinde beliren gölge dikkatimi cezbetti. Gözlerimi ona diktiğim anda kapının kolunu zorlamakta olan el, kapıyı zorlamakta vazgeçerek, derin bir sessizliğe itti dünyamı. Düşüncelerimi bile susturmuştu adeta. Yıllardır yaşamamış bir sessizliği yaşıyordu beynim. Bu sessizliğe alışık olmayan metabolizmam vücudumu olduğu yerde salladı. Düşmeden, gözümü birikintiden ayırmadan kendimi toparlamayı başardım. Yıkılmam için daha vakit vardı.
Siz ne düşünüyorsunuz?