ne vakit gözlerini görsem
ne vakit gözlerini görsem hayata geç kalıyorum uyuya kalıyor vapuru kaçırıyor beklenmedik yalanlar uyduruyorum kendime küçük bir toz kütleri kaplıyor etrafımı hayatımı hafifçe bir hayal çöküyor üzerime herkese has ikindi çaylarının rehavetli sohbetleri başlıyor karşı komşunun kızı çekiştiriliyor aşklar anlatılıyor yaşanan yaşanmaya çalışan, yarım yamalak tam sıra sana gelmişken iki katlı ahşap eve kapatıyorum kendimi sokağın başındaki ne vakit gözlerini görsem bir viranenin altında kalıyorum geç kalıyorum kaçırıyorum şimdiki halleri hepsine bürünüyorum ne zaman gözlerini görsem bu kez son defa atacağını düşünüp kalbimin gülüyorum… (uzun süre önce yazmışım nedense eklememişim bloga)