bugün beşinci gün. hala beynimin kıvrımları sızlamakta, gözyaşlarıma karışan duyularım damla damla vücudumu terk etmekte. üstüne üstlük şirket doktorunun yazdığı devam ilaçlarını nöroloji uzmanı değil diye ssk vermiyor. oysaki ilaç reçetesiz kullanımda. ilginçtir ki sağlık sistemimiz çok gelişmiş, rahatlıkla hastaneye gidip gelebiliyormuşuz gibi, bütün herşeyi uzmanına göstermek zorundayız. bilinmeidk bir arızam olsa neyse, bilindik için de hastane köşelerinde sürünmek zoruma gidiyor ve ben bu acıyı çekerim diyorum sonuna kadar.
hastane işi zor bir akşam üstü acile gitsem diyorum ama onu da hafta sonuna erteledim, şimdi akşam 6 girip sabaha karşı hastaneden ayrılmak var (kimin bloğunda okumuştum, acile gidiyordu akşam saati, gece yarısını geçerken çıkıyordu. unuttum şimdi zaten düşnemiyorum, bilen varsa belitsin lütfen…). Yakınlarda bir özel hastaneye gitsem diyorum, ama ssknın geçeceği, eh muayne masrafını karşılarız ama, bir ton test isteyecekler eskiden olduğu gibi. bunların tamamına muhtemelen param yetmeyecek, eh aileden de istemek olmaz.. neyse bu acı ya katlanmak en iyisi. cumartesi yada cuma akşamı… bir acil maratonu yapabilirim. işin ilginç tarafı giderken yanıma çok sağlam birini almalıyım çünkü hastaneden nasıl çıkacağımı bilmiyorum…
Eğer denizer okyanuslar canlı ve hissedebilir olsaydı (hissedebiliyorlardır belki de) insan yapısı deniz araçlarının onlara verdiği acının, o kendilerini hızla iki ye bölen jiletimsi aletlerin hissettirdikleriyle eş değer olurdu sanırım su an hissettiklerim. omur iliğim katılaşmış, dengem rüzgarda salınan bir balondan farksız. tek farkımız ben gök yüzünü kirletmiyorum. bir saniye düşündüm de belkide daha fazla kirletiyorum.
şimdi açın önümü, uçarak yetkisiz doktorumun kaleminden eczaneden geri dönen ssk madurlarının kıtlanan umutlarının güler yüzlü ağrılı başlı temsilcisiyim ben…
ahh.. bir de arkadan vurma be…
hastane işi zor bir akşam üstü acile gitsem diyorum ama onu da hafta sonuna erteledim, şimdi akşam 6 girip sabaha karşı hastaneden ayrılmak var (kimin bloğunda okumuştum, acile gidiyordu akşam saati, gece yarısını geçerken çıkıyordu. unuttum şimdi zaten düşnemiyorum, bilen varsa belitsin lütfen…). Yakınlarda bir özel hastaneye gitsem diyorum, ama ssknın geçeceği, eh muayne masrafını karşılarız ama, bir ton test isteyecekler eskiden olduğu gibi. bunların tamamına muhtemelen param yetmeyecek, eh aileden de istemek olmaz.. neyse bu acı ya katlanmak en iyisi. cumartesi yada cuma akşamı… bir acil maratonu yapabilirim. işin ilginç tarafı giderken yanıma çok sağlam birini almalıyım çünkü hastaneden nasıl çıkacağımı bilmiyorum…
Eğer denizer okyanuslar canlı ve hissedebilir olsaydı (hissedebiliyorlardır belki de) insan yapısı deniz araçlarının onlara verdiği acının, o kendilerini hızla iki ye bölen jiletimsi aletlerin hissettirdikleriyle eş değer olurdu sanırım su an hissettiklerim. omur iliğim katılaşmış, dengem rüzgarda salınan bir balondan farksız. tek farkımız ben gök yüzünü kirletmiyorum. bir saniye düşündüm de belkide daha fazla kirletiyorum.
şimdi açın önümü, uçarak yetkisiz doktorumun kaleminden eczaneden geri dönen ssk madurlarının kıtlanan umutlarının güler yüzlü ağrılı başlı temsilcisiyim ben…
ahh.. bir de arkadan vurma be…
Siz ne düşünüyorsunuz?