Sinemanın olmazsa olmazlarından olan Nazi dramını konu alan filmlerinden biri de The Book Thief / Kitap Hırsızı. Film Markus Zusak‘ın aynı isimli romanından uyarlanmış. Film hakkında şöyle bir araştırma yaptığımda tabi ki kitap yorumlarını da okudum. Ben kitabı okumadım ama okuduğum bu yorumlar kitabın akıcılığı ve güzelliğinden bahsediyordu. Öyle ki kitap bitince okuyanlar baştan başlamak için zaman kolluyorlarmış. Aynı başarıyı filmde sağlamış diyemeyeceğim. Bence film oldukça başarısız bir uyarlama.
Hikayenin ağır ilerlemesinden tutun, kurgudaki eksiklikler, bir türlü hikayeye giremememiz filmin izlenmesini işkence haline getiriyor. Buna bir de 130 dakikalık süresi eklenince baha ilk dakikalarından adaptasyon sorunu yaşadığınız film izlenmesi zor bir hal alıyor.
Film 2. Dünya Savaşı esnasında Almanya’da geçiyor. Liesel, komünist annesi tarafından terk edilmek zorunda kalan bir kızdır. Yolda giderken erkek kardeşini de kaybeder. Evlatlık verilen aileye geldiğinde ise üvey annesi ile başlarda anlaşamaz. Kadın iyidir ama nedense kıza ısınamamıştır. Liesel üvey babası ile de iyi anlaşmaktadır. Yeni evinde geldikleri saat içerisinde de Rudy ile yakın arkadaş olur.
Zaman böylece geçerken günün birinde çat kapı eve biri gelir. Alex adındaki bu genç Yahudidir ve kaçmaktadır. Alex’in babası Liesel’in üvey babası Hans’ın hayatını kurtarmıştır. Şimdi vefa borcu olarak Hans’ta Alex’i saklamaktadır. Bu sırada Alex ve Liesel yakın arkadaş olurlar. Tabi bu esnada bir sürü badire atlatırlar.
Liesel, babası Hans’ın yardımıyla okumaya öğrenir ve tam tabiriyle bir kitap kurdur olur. Annesinin çamaşırlarını yıkadığı zengin bir askerin evine çamaşırları götürür. Evin hanımı onun kitap sevgisini öğrenir ve evin kütüphanesini ona açar. Liesel oraya gittiğinde kitapların içine gömülür ve bol bol okur. Ancak günün birinde bu okumalar esnasında yakalanır ve o evden bir daha iş alamaz.
Bu durum evin gelirinin de kesilmesine sebep olur. Dört boğaz evin geçimine sekte uğratırken her biri öz veride bulunur. Liesel dışarıya çıkamayan Alex ile bol bol kitap okumaktadır. Kitapların olmaması onun zengin evin kütüphanesine kaçak girip kitap çalmasına sebep olur. Liesel bir kaç kez bu şekilde kitap çalar ve yakın arkadaşı Rudy’e yakalanır. Bir süre bu şekilde hayat devam eder.
Sonunda askerler evleri ararlar ve Alex evi terk etmek zorunda kalır. Bu sırada savaş iyide can yakan hal almıştır. Her akşam hava saldırıları düzenlenmekte ve bütün kasaba sığınaklara saklanmaktadır. Ancak günün birinde haber gelmeden bombalama olur ve Liesel bütün sevdiklerini kaybeder. Hayatta yalnız kalmıştır.
Tabi hikaye küçük hikayeler ve ayrıntılarla devam ediyor. Ancak dediğim gibi ana hikaye başta olmak koşuluyla bir türlü filme adapte olamıyorsunuz. Bunun başlıca nedenlerinden biri bence filmin diliydi. Dönemin Almanya’sında geçen filmin İngilizce olması adaptasyonu zorlaştırıyordu. Tabi sadece İngilizce olsa yine sorun değil. Topluluk konuşmaları Almanca, arka diyaloglar Almanca ama ana diyaloglar İngilizceydi. Bu da filmin izlenmesindeki en büyük sıkıntıyı yaşatıyordu.
Özetlemek gerekirse film o döneme ait değilmiş gibiydi. Bir türlü kendine çekemiyordu. Oyunculuklar fena değildi ama Geoffrey Rush filmi sırtlamıştı. Müzikler akılda kalmasa da filme iyi bir fon oluşturuyordu. Ben filmde pek fazla ajitasyon görmedim. Ancak film ne olması gerektiğini pek bilemiyordu. Yani arada kalmış bir filmdi. Bence olmamış bir film The Book Thief / Kitap Hırsızı. İzlenmese de olur.
Yönetmen: Brian Percival
Senaryo: Markus Zusak (kitap), Michael Petroni
Oyuncular:
Sophie Nélisse | … |
Liesel Meminger
|
|
Kirsten Block | … |
Frau Heinrich
|
|
Geoffrey Rush | … |
Hans Hubermann
|
|
Emily Watson | … |
Rosa Hubermann
|
|
Nico Liersch | … |
Rudy Steiner
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?