The Diary of a Teenage Girl

!f İstanbul’u geride bırakalı bir hafta oldu ama ben yoğunluktan dolayı filmleri oturup yazamamıştım. Aslında yazacak onlarca film varken bende if filmlerini biraz öne alayım sıcağı sıcağına (!) dile getireyim dedim. Atık blogu takip edemediğim doğrudur. Umuyorum bunlar geçici bir yoluna sokayım işleri…

Gelelim The Diary of a Teenage Girl’e. Filmin yönetmeni Marielle Heller. IMDB geçmişine baktığımızda bu yönetmenin ilk senaryosunu yazdığı ve yönettiği film. Bundan önce bir kaç yapımda oyunculuk yapmış. Yani oyunculuk geçmişi yönetim geçmişinden daha fazla bir yönetmen var karşımızda. Tabi Marielle Heller’in oyunculuğunu izlemediğim için bir yorum yapamayacağım ama filmdeki oyunculuklar kesinlikle çok başarılıydı. Buna belki aradaki empati sebep olmuş olabilir. Senaryo ise Phoebe Gloeckner‘ın romanından uyarlanmış.

Film yönetim olarakta iyiydi . Bilhassa görüntü yönetimi oldukça başarılıydı. Zaten film  en iyi görüntü yönetimi ödülü almış durumda. Bununla birlikte bir çok ödüle de sahip.  Tabi benim filmi tercih etme sebeplerim bunlar değil, baş rollerin birinde Alexander Skarsgård‘ın bulunması. Yine başarılı bir oyunculuk çıkarmış.

Film genel anlamda iyi olmakla birlikte hikaye de bazı eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Bir dram olarak filmi aldığımızda karakterin ve karakterlerin derinliğinden çok sadece olanlar anlatılmış. Yani bir derinliği yok filmin. Bir çok toplumun şiddetli bir şekilde karşılayacağı bir olayı film gayet sıradanmış gibi önümüze getirmiş. Bu da filmin gerçekliğini biraz sorgulatıyor. Bir karakter bile bu durumu sorgulamıyor. Yapılan sorgulama ise bir çırpıda geçiştiriliyor. Burada tabi ana karakterin sanatçı olarak gösterilip, sanatçıdır yapabilir algısına atıfta bulunmak mı amacı bilmiyorum.

Sanki biraz daha filme dram yüklenebilir, filmdeki sorgu aşamaları biraz daha derinleştirilebilirdi. Bu şekilde filme daha derin anlamlar yüklenebilirdi. Ancak bu şekilde bir tutum kullanılmayarak film biraz daha eğlenceli hale getirilmiş. Filmden sorgusuz sualsiz ayrılıyorsunuz. Filmi hareketlendiren animasyonlar da filme ayrı bir tat vermiş lakin film tür olarak biraz arada kalmış.

Minnie annesi ve kız kardeşi ile birlikte yaşamaktadır. 15 yaşında pek güzel olmayan Minnie bu duruma birazda takmıştır. Annesi Charlotte bir kütüphanede çalışmaktadır. Charlotte’un Monroe adında da yakışıklı bir sevgilisi vardır ve Minnie ondan hoşlanmaktadır. Günün birinde  Minnie ve Monroe dışarıya çıkarlar. Bu esnada Minnie Monroe’ya niyetini açıklar. Monroe buna başlarda takılmasa da, ilerleyen zamanlarda birlikte olmaya başlarlar. Minnie iyice Monroe’ya aşık olduğunu düşünmeye başlar. Tabi bu durumda işleri iyice karmaşıklaştırır.

Monroe ile arası bozulunca Minnie başka erkeklerle olmaya başlar. Seksin zevkini almış zaman zamanda kendisini seks bağımlısı olarak düşünmektedir. Bu esnada yakın arkadaşı Kimmie ile birlikte farklı fantezilere atılırlar. Hatta para karşılığı erkeklerle birlikte bile olurlar. Tabi bu içlerine sinmez ve kısa sürer. Bu esnada girdikleri ortamlarda uyuşturucuya da alışırlar. İkisi birlikte Monroe ile de birlikte olurlar. Yani işler tamamen karmaşık bir hal alır.

Sonunda Charlotte, Minnie’nin günlük olarak tuttuğu ses kayıtlarını bulur ve Monroe ile ilişkisini öğrenir. İkisini evlenmeye zorlar Minnie evden kaçar ve daha önce tanıştığı lezbiyen bir kızla takılmaya başlar. Bu esnada kendini de keşfetmeye başlamıştır.

Özetlemek gerekirse, oyunculukları, görüntü yönetimi iyi olan bir film The Diary of a Teenage Girl. Ancak etkisinde bırakacak kadar iyi değil. Oyunculukların da iyi olduğunu belirtmiştim. Ortada kalan bir film. İzlemek size kalmış.

Yönetmen: Marielle Heller

Senaryo: Phoebe Gloeckner (Kitap), Marielle Heller

Oyuncular:

Bel Powley
Minnie
Kristen Wiig
Charlotte
Abby Wait
Gretel
Alexander Skarsgård
Monroe
Madeleine Waters
Kimmie

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt3172532/

http://www.ifistanbul.com/film/the-diary-of-a-teenage-girl/12/

Yorumlar

“The Diary of a Teenage Girl” için 2 yanıt

  1. Elif avatarı
    Elif

    Filmi pek çok kez izledim ancak yorumlarınıza ancak rastladım. Eleştirilere katıldığımı söyleyemeyeceğim çünkü size göre uygunsuz olan bir hikaye olması filmi ya da kurguyu kötü yapmıyor. Filmde anlatılan şey genç bir kadının vücudunu tanıması, seksi keşfetmesi, yetişkinliğe adım atmasıyla ilgili. Monroe ile yaşadığı ilişki esas değil bu ilişkinin minnie ya kazandırdığı şeyler diye düşünüyorum. Yetişkin bir kadın olarak bir erkeğe ihtiyaç duymamak, kendi gücünü keşfetmek bugün bile kadınların çok azının kendilerinde buldukları bir güç. Sanatçıdır yapar diye yorumlamanız, uyuşturucu( daha doğrusu psychedelic kültür) yu 70 lerden ve san fransisco dan ayrı algılamanız ana karekterin kişiliğini algılamanıza engel olur diye düşünüyorum. Tabii zevkler ve renkler tartışılmaz. İndie filmlerin bu arada kalmışlığı, garipliği festival havasına yakışan bir durum✌✌

    1. Kişisel Depresyon Anları avatarı
      Kişisel Depresyon Anları

      Merhaba, öncelikle yorum için çok teşekkürler, filmi izleyeli uzun zaman olmuş ayrıntıları hatırlamıyorum ama burada bana göre uygunsuz bir hikaye yok. Ancak hikaye anlatımında eksiklikler var ve bu eksiklikler sebebi ile hikaye anlatmak istediğini her izleyiciye aktaramıyor. Siz hikayeyi bir yerden yakalamışsınız belki de hemcinsiniz olduğundan dolayı daha fazla empati kulabilmişsiniz karakterle. Ben dışarıdan baktığımda karakter derinliklerini göremediğim için tam anlamıyla empati kuramadım. Kurabileceğim tek empati fiziksel anlamda kaldı. Hikaye derin bir konuyu anlatırken izleyiciyi bir yerden yakalaması gerekir, ahlaki boyut olur sosyal boyut olur, düşünce fikir, geçmişte kalmış bir tecrübe, bir yerden olmalı bu yakalama. İşte film onu veremedi. Benim görüşüme göre senaryo bu yönden sıkıntılıydı. Film ortam ve zamanı vurgulayarak ta vermiyordu. Yani film yetmişlerde geçiyor Amerika’nın San Franciscosunda hayat nasılmış psychedelic kültürüne göz kırpıyormuş vs… bir okuyayım filmi öyle anlayayım diyemem. Küçük dokunuşlarla senaryo, kurgu bunu hissettirmeli.
      Tabi ki zevkler ve renkler tartışılmaz. Böyle fikir ayrılıkları olacak ki daha iyi ve yeni şeyler ortaya çıksın. 🙂

Siz ne düşünüyorsunuz?