Uzun zamandır afişine bakıp izlemeye yeltenip izleyemediğim bir filmdi, The Fall. Çünkü gördüğüm kadarıyla bu film öyle kıyıya köşeye sıkıştırılacak bir film değildi. Görsellik son derece etkileyiciydi anlatımında bu şekilde olması gerekliydi Nitekim bu şekilde de çıktı.
Film 21. yüzyılın masalsızlık çeken insanlarına derman olmuş bir film. Güzel hikaye, güzel oyunculuk, güzel görseller, güzel kurgu. Eh şimdi filmin eksikleri yok mu diyen çıkacaktır, elbette var ama onların hiç birisi göze batmıyor. Öncelikle çok iyi bir açılış sahnesine sahip ve bunun yanında 23 farklı ülkeyi gezen bir film.
Film gerçek dünyanın umutsuz ve acımasız gerçekleri ile yola çıkıyor. Aslında bu acı gerçekler, bu güzel ve gizemli masalın öyküsünü oluşturuyor. Roy Walker belden aşağısı felç olmuş şekilde hastanede yatmaktadır. Bu aşkın sonunda gelen intihardan başka bir şey değildir. Roy hayatına son vermeye kararlıdır ancak içinde bulunduğu bu durum buna sebebiyet vermemektedir.
Filmimizin en sevimlisi ve baş rol oyuncusu aynı hastanede yatmakta olan, Alexandriadır. Alexandria ailesini kaybetmiş, kolu kırık bir şekilde hastanenin maskotu gibi dolanmaktadır ortalıkta. Bir gün yolu Roy’un yanına düşer ve Roy’la arkadaş olurlar. Roy ona aynı kişiye düşman beş kahramanın hikayesini anlatmaya başlar. Bu öyle bir hikayedir ki, her an her şey olabilir. Alexandria sık sık, Roy’un yanına gider ve hikayeyi dinler. Ancak Roy hikayeyi anlatırken, kendi yapamadıklarını Alexandria’dan ister. Yani, intihar için küçük kızı basamak olarak kullanır.
Aslında bir hikaye bu şekilde ilerlerken birde filmde anlatılan hikaye var bizi çıkmaza sokan. İşte bu hikaye anlatılmayacak cinsten çünkü her şey olabiliyor. Hikayede Darvin bile var desem ne düşünürsünüz? İşte filmin görselliği de burada, yani anlatmakla tadına varılmayacak izlenmesi gereken bir film. Zaten bu sebepten dolayı çekimleri de dört yıl kadar sürmüş…
İyi bir hikayeye sahip demiştim. Ancak film 1981 yapımı Yo ho ho filminin uyarlaması. Filmin yönetmeni ise İstanbul doğumlu Bulgar yönetmen, Zako Heskija. Senarist ise Valeri Petrov. Şu an bu filmi de aramaktayım eğer bulursam onun da yorumunu yapacağım elbet.
Filmin yönetmeni Tarsem Singh. Kendisini, The Cell (2000) ile tanımıştık zaten. Az ve öz film çeken başarılı Hintli yönetmenlerden biri. The Fall yönetmenin ikinci filmi. Şimdi üçüncü filmi izlemek içinde bir sebep çıktı ki bu sene üçüncü filmi Immortals (2011) 3D olarak vizyona girecekmiş.
Kısacası izlenmesi gereken bir film. Hatta bu filmi izlemeyen ben iyi film izledim demesin bu kadar büyük konuşuyorum. 🙂 Çok şey kaçırmayın derim…
Yönetmen: Tarsem Singh
Senaryo:
Dan Gilroy | senaryo | |
Nico Soultanakis | senaryo | |
Tarsem Singh | senaryo | |
Valeri Petrov | 1981yapımı Yo Ho Ho senaryo, hikaye |
Oyuncular:
Catinca Untaru | … | Alexandria | |
Justine Waddell | … | Nurse Evelyn / Sister Evelyn | |
Lee Pace | … | Roy Walker / Black Bandit | |
Kim Uylenbroek | … | Doctor / Alexander the Great | |
Aiden Lithgow | … | Alexander’s Messenger | |
Sean Gilder | … | Walt Purdy | |
Ronald France | … | Otto |
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?