Festival ön yazısı için tıklayınız
9 Songs filminden tanıdığımız Michael Winterbottom‘un son filmi The Look of Love / Ateşli Bakışlar. Tabi yönetmen arada film çekmiş ancak ben izlemeye fırsat bulamadım. Şimdi yakınmaya başlayayım mı o kadar yönetmen o kadar, film varken nasıl hepsini izleyeyim diye. Sonuçta benim hobim bu.
Neden birden böyle yakınma işine girdim bilmiyorum ama yönetmen Michael Winterbottom son filmi olan The Look of Love / Ateşli Bakışlar’da biyografi işine soyunmuş. Seçtiği kişi ise, erotik dergiler ve striptiz kulüpleri sayesinde “porno kralı” olarak ünlenmiş ve zengin olmuş Paul Raymond’un hayat hikayesinin bir kesimini anlatmakta.
Tabi bu tarz biyografilerde klasik olarak karşılaştığımız dramatizm bu filmde de mevcut. Film genel olarak ilerlemesi gerektiği gibi erotik öğelerle ilerlese de, kadınlarla gününü gün eden, bazı tabuları yırtan adamın bile acıklı hikayesi vardır diyen yapısıyla ana karakteri karakteri birazda acındırma yoluna gitmiş.
Hikayenin bir biyografi olması sebebi ile pek değiştirildiğini düşünmüyorum. Filmin kurgusu festivelde izlediğim filmler gibi yine karışık. Sanıyorum son dönemin moda kurgusu bu. Film günümüz, geçmiş arasında gidip geliyor. Hatta hikaye geçmiştede ileri geri hareket ediyor. Bu şekilde filme olan adaptasyon biraz şaşıyor.
Paul Raymond bir erkek olarak özenilecek adam profili çizerken aslında filmde bunu tam anlamıyla hissedemiyoruz. Film 1950’lerden 1980’lere kadar olan hayat hikayesini anlatıyor. Aslında bir biyografiden çok Raymond’un kızı ile olan ilişkisini izliyoruz. Aslında film daha çok kızı Debbie Raymond’un biyografisi gibi. Tabi böyle kadınlarla bir arada olan biri için hangi çocuk kimden ayrımı yapamıyorsunuz. Burada Debbie’ye yaklaşımı ile diğer çocuklarına yaklaşımı arasındaki farkta pek verilmemiş. Raymond filmde iyi bir baba olmaya çalışan adam profili çiziyor bize.
Gece kulübü ile işe başlayan, daha sonra erotik gösteriler düzenleyerek, erotik dergiler çıkartan bir adamın hikayesi The Look of Love / Ateşli Bakışlar. tabi bu aşamada gününü gün ederken kızının ölümüyle hayatını düzene koyması gerektiğini anlıyor ve radikal kararlar alarak torunları ile ilgilenmeye başlıyor.
Senaryo ufak tefek sorular bıraksa da akılda genel olarak iyi. Hikaye komedi tadı verecekmiş gibi gözükürken drama dönmesi izleyiciyi şaşırtıyor ancak her iki türün de dozu o kadar iyi ayarlanmış ki pek fazla batmıyor. Film genel olarak başarılı bir hikayenin üzeirne oturtulmuş.
Karakterler rollerini iyi benimsemişler. Oldukça doğal bir şekilde karşımıza çıkıyorlar. Gerek oyunculuk gerekse kullanılan kamera hareketleri olsun, zaman zaman günlük bir yaşantının içinde seyrediyormuşuz izlenimi veriyor. Bu da filmin kalitesini, filme odaklanmayı kolaylaştırıyor. Ancak finalin başta verilmesi arada kurgudaki ufak tefek aksaklıklar mevcut ama göze batmıyor.
Dönemin mekanlarını, kostümlerini başarılı bir şekilde ekrana yansıtmışlar. Müziklerde dönemle uyumlu ve oldukça başarılı. Oyuncu kadrosu zaten iyi isimlerle dolu ve belirttiğim gibi karakterleri tam anlamıyla üstlerine oturtmayı başarmışlar. Film anlatmak istediğini başarıyla anlatıyor. Meraklıları için izlenilebilir bir film. Ben de Michael Winterbottom‘un diğer filmlerine göz atmayı düşünüyorum.
Yönetmen: Michael Winterbottom
Senaryo: Matt Greenhalgh
Oyuncular:
Imogen Poots | … |
Debbie Raymond
|
|
Anna Friel | … |
Jean Raymond
|
|
Matt Lucas | … |
Divine
|
|
Shirley Henderson | … |
Rusty Humphries
|
|
Stephen Fry | … |
Barrister
|
|
Steve Coogan | … |
Paul Raymond
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?