The Martian

Her seneye bir bilemedin iki film sıkıştıran ‘ın bildiğiniz gibi son filmi The Martian. Filmin vizyona gireceği dönemlerde bol bol reklamı yapılmıştı. Öyle ki NASA bile filmin reklamını yaptı. bunun sebebi de filmin senaryosu aşamasında bolca NASA’dan yardım alması. Tabi hal böyle olunca benimde film dikkatimi çekmiş vizyona girdiğinde gitmek istemiştim. Tabi her şey istemekle olmuyor sevgili okur. Bir sebeptir ki filmi sinemada izleyemedim. Lakin bol bol film izleyen ben geçtiğimiz günlerde bir projektör aldım. Ses sistemini de ekleyince buna sinema ayağıma geldi resmen. Ha.. ha.. Bu konuda kısa ilerleyen günlerde -unutmazsam eğer- bir şeyler yazacağım. Neyse filme döneyim.

Filmi görsel olarak başarılı bulduğumu söylemeliyim. Hatta son dönem izlediğim bu uzay filmlerini izleyince NASA’nın uzaydan yaptığı yayınların gerçek olup olmadığını da sorgulamaya başladım. Biliyorsunuzdur NASA Youtube sayfasında bazı görevleri canlı olarak yayınlıyor. O izlediklerimle bu film arasında görsel olarak hiç bir fark yoktu. Bu da haliyle söylediğim gibi aklımda soru işaretleri uyandırdı. Bu NASA bizi mi kekliyor acaba?

Filmi görsel olarak beğendiğimi söylemiştim. Aynı şekilde çekim teknikleri, sahnelerde kullanılan müzikler iyi seçilmiş ve oldukça başarılıydı. Oyunculuklara bir şey demiyorum zaten. Tek kişi üzerine dönen film Matt Damon‘ın başarılı performansı ile filmi izlenebilir kılıyor. Bunlara bir şey demiyorum lakin filmin senaryosu oldukça zayıf.

Film NASA’nın elinden geçmiş ama teknik bilgiler aslında diğer filmlerden de gördüğümüz meraklısının rahatlıkla ulaşabileceği bilgilerdi. Açıkçası ben, beni şaşırtacak bilgiler bekliyordum ama film boyunca bununla karşılaşamadım ve bu durum beni üzdü. Oysaki hayretler içinde filmi izleyeceğimi düşünüyordum.

Filmin yapısında da bir gariplik vardı. Şimdi ana karakterimiz olan Mark Watney ile hep bir empati kurmaya çalıştım. Aynı durumda olsaydım ne yapardım diye. Sanıyorum ben ölümü kabullenir yaşayabildiğim kadar yaşardım. Tamam Mark’da bunu yapıyor ama eğlenceli bir şekilde mi olurdu bilemedim. Yani anlatmak istediğim Mark’ın işi espriye vuruk günlerini o şekilde geçirmesi. Bu şekilde dilimin dram yönü hiç kalmıyor, izlerken eğlenceli bir yapım oluyor ama sanki gerçekleri ve o yalnızlık duygusunu aktaramıyor. Bence bu şekilde de büyük bir eksiklik çıkıyor karşımıza filmle ilgili.

Tabi bu laubali eğlence diğer karakterlere de yansımış. Mark’ı kurtarmaya giden ekipte aynı şekilde laubali ve eğlenceli. Bu eğlence de filmin gerçekçiliğini kesinlikle öldürüyor. Bir komedi filmi olarak baktığınızda da o statüye de tam oturmadığı için film havada kalıyor.

Filmin konusu ise şöyle. Bir uzay ekibi Mars’ta araştırmalar yapmaktadır. İşler yolunda gitmez ve fırtınaya yakalanırlar. Buradan kaçacakken Mark bir kazaya uğrar ve bilincini kaybeder. Onun öldüğü nü düşünen ekip ise Mars’tan  ayrılır. Mark kendine gelir ve ekibin gittiğini görür. Mark hesaplar yapar ikinci aracın gelmesine günler vardır. Bunun için hayatta kalması gerekmektedir. Hayatta kalmak içinse patates yetiştirmeye bile başlar. Bu sırada dünyada Mark’ın bu aktiviteleri görülür ve onu kurtarma operasyonu başlar.

Özetlemek gerekirse, keyifli bir izleme sunuyor The Martian bize. Elbet eksikleri mevcut ama görsel olarak izlenmesi gerekenler arasında.

Yönetmen: Ridley Scott

Senaryo: Drew Goddard, Andy Weir

Oyuncular:

Matt Damon
Mark Watney
Jessica Chastain
Melissa Lewis
Kristen Wiig
Annie Montrose
Jeff Daniels
Teddy Sanders
Michael Peña
Rick Martinez

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt3659388/


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?