The Purge

Senarist ve yönetmen ‘nun ikinci filmi olma özelliğine sahip film The Purge. Öyle ki başarılı bir konu var karşımızda. Bu olumlu eleştirileri yönetmen de duymuş olacak ki filmin ikincisini çekmeye niyetlenmiş. Umuyorum ikinci film de ilk film gibi bir etki bırakmaz izleyenin üzerinde. Bu kez senaryoyu iyi oturtması lazım. Aksi taktirde film silinip gidecektir belleklerden.

Film Türkiye’de “Arınma Gecesi” adıyla gösterime girmiş. Konu olarak baktığımızda aslında ilgi çekici orijinal ve cezbedici. Eğer filmi hakkında hiç bir şey okumadan izliyorsanız, film sonunda bir çok izleyenin yorumunu yaptığı şekilde sizde aynı yorumu yapacaksınız: Konu çok güzel ama olmamış. Eğer hakkında bir şeyler okuyup izliyorsanız bu da beklentinizi yükselteceği için yine olmamış diyeceksiniz. Her halükarda olmamış bir film var karşımızda. Ancak hikayenin özgünlüğü de onu ayrı bir yere koymamızı sağlıyor.

Hikaye hikaye dedik, nedir bu hikaye? Efendim, Amerikalılar suç oranında düşüş sağlamak için senede bir gün akşam vaktinden sabaha kadar bütün güvenlik güçlerini tatil ediyor ve her türlü suçu serbest bırakıyor. Adam öldürmek, dükkan yağmalamak hepsi serbest. Tabu burada genelde olan evsiz barksız insanlara oluyor. Genelde asalak gibi gözüken insanlara.

Filmde yönetimin değişmesi bu kararların alınması ile ilgili ufak ayrıntılar verilmiş ama tatmin edici değil. Bir çok şey havada kalıyor. Yönetmen bu gibi bir siyasi olayın üzerine kafa yorum bunları değerlendirmek yerine, klişe bir gerilim filmine imza atmış. Evine öldürmek için girenlerden kurtulmaya çabalayan bir aile filmi var karşımızda. Yani batan aşağıya kadar bildiğimiz klişeler.

James Sandin bu arınma Arınma Gecesini bahane ederek çok fazla para kazanan güvenlik ürünleri satan şirketlerden birinde satışçıdır ve çok büyük kar yapmış zengin olmuştur. Etraflarındaki komşularının onların bu yükselişini çekemediğini görürüz. Arınma gecesi başladığında aile güvenlik sistemlerini kapar ve kameralardan evi izlemeye koyulur. Evin ergen kızı odasına çekilir, küçük çocukta insanların ölmesine pek anlam veremediği için odasında kapanır ancak kameralı uzaktan kumandalı arabası ile evin içinde dolanır.

James odasına çalışmaya çekilince evin hanımı Mary’de spor yapmaya başlar. Küçük çocuk Charlie odasından kameraları izlerken bir adamın kaçtığını görür. Adam peşinde birilerinin olduğunu ve onu öldüreceklerini söyleyerek insanlardan yardım beklemektedir. Charlie adamın bu  haline dayanamaz ve güvenlik sistemini açarak adamı içeri alır.

James güvenlik sistemini hemen kapatır ama adam içeri girmiş ve bir yerlere saklanmıştır. Adamı aramaya başlar. Bu sırada kızının sevgilisi de eve gizlice girmiş kızın odasına saklanmıştır. Çocuk kızın babası ile konuşacağım diye tutturur. Kız bunu istemez ama çocuk ısrar eder. James’i gördüğü anda da adama ateş eder. James kurtulur ama karşı açtığı ateşte çocuk vurulur ve ölür. Bu şokla kızları babasından kaçar ve evde saklanır.

Bu esnada eve alınan adamın peşinden gelen bir grup evin kapısını çalar ve adamı teslim etmelerini söyler. Aksi taktirde evlerine zorla girecek hem adamı hemde onları öldüreceklerini söyleyerek tehdit ederler. James ve Mary adamı aramaya başlarlar. Ancak adam kızları Zoey’i esir almıştır. Adamı etkisiz hale getiriler ama teslim edip etmeme konusunda tereddüte düşerler tabi bu tereddüt kapılarında bekleyenlerin içeri girmesine sebep olur.

Hikaye bu şekilde de bitmiyor. Sona doğru “Arınma Gecesi”nin hakkını veren bir olayla karşılaşıyoruz. Birazda burada komşuculuk oynamayın mesajları da verilmekte. Hikayenin gereği bazı ayrıntılar verilmek zorunda kalmış. Aslında klasik aksiyonu düşürüp kurguya biraz daha yoğunlaşsalarmış daha iyi olacakmış. Güzelim konuya, saçmalıklar eklenerek film berbat edilmiş. Bir çok ayrıntı, açıklanamayan her nokta izleyicinin aklında soru işareti olarak kalıyor ve karakterlerden saçma sapan hareketler görüyorsunuz.

Her şeyi ile klasik bir gerilim filmi kıvamında çekilmiş The Purge. Teknik açıdan pek bir özelliği yok. Akılda kalıcı sahne de yok diyebilriim. Oyunculuklar çok iyi değildi. Çok kötüde sayılmazdı. Biraz derinlik istiyordu sadece. Oyunculardan beni en çok rahatsız eden Mary rolündeki  oldu. Ben pek bir mimik alamadım kendisinden. Her olayda sanki yüz ifadesi aynıydı.  Botokstan mı acaba bilemiyorum.

Özet olarak iki hikaye, kötü film var elimizde. Buna rağmen kendini izlettiriyor germeye yetiyor. Çok iyi bir film olacakken yarı yolda kalıyor. Sanki biraz bütçesi yetmemiş gibi. İzlenebilir, sıkmayan bir film. Umarım devam filmi daha da iyi olur.

Yönetmen – Senaryo: 

Oyuncular:

James Sandin
Mary Sandin
Charlie Sandin
Zoey Sandin
Bloody Stranger
Polite Leader

Linkler:

http://www.imdb.com/title/tt2184339/


Yorumlar

Siz ne düşünüyorsunuz?