Uyuyamamak üzerine

Bir takım baloncuklar gözlerimin önünde patlıyor. Oysa ortam karanlık. Çeneme kara çektiğim yorgan pijamalarıma karışarak vücuduma zerk olmaya çalışıyor. Burnumdan aldığım nefes yetmiyor artık. Boşa demişler ağızdan nefes alınmamalı diye. Pekâlâ büyük yardımı dokunuyor. Aç da değilim ama kendimi çatlak dudaklarımı kemirmekten alıkoyamıyorum.

Baloncuklara geri dönelim. Az önce demiştim ya! Hani gözlerimin önünde patlayanlar… Düşünce baloncuları diyorum onlara. Uykunun sarhoşluğuna kapıldığım anda hemen patlatıyorlar kendilerini. Düşünceler, şeker ve adrenalini eşliğinde yayılıyor tüm vücuduma.

Erimeye başlamadan önce sağ ayak parmaklarımı usulca salıyorum dışarı. gürültüye mahal vermemem lazım. Bir de insan ağız ve burundan başka yerden nefes alamaz derler. Külliyen yalan. Tırnaklarım hafifçe açılıyor, kapanıyor, açılıyor kapanıyor… Oh be dünya varmış rahatlıyorum. Aynı şeyleri göz kapaklarımla yapmak istiyorum ama uyumam lazım.

Baloncuklar çoğalıyor her birinin üzerinde ayrı bir görüntü. Biri primatlara kadar gidiyor, diğerinin zamanı belli değil. Dur bak bunu kendime saklayayım. Yoksa öbürü? Biraz özel mi oldu onlar? Uzun zaman önce terk etmiş sevgilimin yeni resimlerine bakar gibiyim. Bazılarını beğenmiyor, bazılarından pay çıkarıyorum. Mutlu gözüküyor, ben olsam mutlu olur muydu? Ben mutsuz muyum? Mutlu şeylerin fotoğraflarının çekildiğini biliyorum. Demek o yüzden fotoğrafım yok benim.

Mutsuzluğun fotoğrafı ise sadece ödül alınacaksa çekiliyor biliyorum. Büyük dergiler büyük paralar veriyorlar. Belki ben de mutsuzluğumu satabilirim. Bir fotoğrafla olmasa da belki, belki… Ama herkesin mutsuzluğu var bende. Herkesin acısı. Tabii çok olunca para da etmiyor bu meret.

Yine kaldık mı beş parasız?

Bir balon daha patlıyor. Bunun sonu hayra alamet değil…