V/H/S

Yakın zamanda ikincisi vizyona girecek olan (girmişte olabilir) ve devamının da geleceğini düşündüğüm. Buluntu türünde bir film V/H/S. Eski filmlerden de bildiğimiz derleme 6 hikayeden oluşuyor film. Bu 6 film ayrı bir hikaye içerisinde de yer alıyor. Yani film içinde film diyebiliriz V/H/S için. Peki neden filmin adı V/H/S onuda bilemedim. Sadece filmlerin VHS’ye kayıtlı olmasından kaynaklı sanırım. Yoksa 6 ayrı filmde de ayrı ayrı kameralar kullanılmış.

Filmlere tek tek değineceğim ama biraz film hakkındaki rivayetlere değineyim. Film hakkında “öldüren film” diye haber yapılmış. Sundance Film Festivali’ndeki gösteriminde iki kişi görüntülerden rahatsız salonu terk etmişler ve bu kişiler salondan kaçıp giderken rahatsızlanmışlar. Kalp krizi geçirenler, felç geçirenler ardı arkası kesilmemiş. Ben burada merak ediyorum bu izleyenlerin psikolojilerini. Neyin kafasındalar acaba. Ben filmde öyle çıldıracak delirecek yada kriz geçirecek bir şey görmedim.

Film için buluntu türünde iyi yapım diyebilirim. Bunun sebebi bir çok hikayeyi bir arada bulundurup aynı sahneleri göstererek bizi sıkmaması. Bu konuda film izleyicisi olarak şanslıyız. Film mocumentary tarzı olması itibari ile de izlemem için merakımı cezbetti. Hikayeler tek başına güzeldi ama ana hikaye diyebileceğimiz hikayeden pek bir şey anlamadım. Oldukça havadaydı.

Hikayeler ise şöyle:
Tape 56: İlk hikaye için ana hikaye diyebiliriz. Film buradaki karakterler üzerine dönüyor.  A Clockwork Orange’dan fırlamış bir kaç tip etraflarına şiddet saçarlar. Bu grup aldıkları iş icabı pekte tekin olmayan bir eve girerler. Amaçları bizim hiç öğrenemediğimiz bir VHS kasedi bulmaktır. Evde televizyonun karşısında koltukta oturan ölmüş bir adam görürler. görüntüler boyunca adamdan işkillendim ve sonuçta adam hakkında yanılmadım da. Neyse bu videoları arama esnasında elemanlardan biri oturur ve adamın koleksiyonun yaptığı VHS kasetleri izlemeye başlar. Tabi yaşlı adamın bu koleksiyona nasıl sahip olduğunu biz bilmiyoruz. Bu arada olay gelişirken bizde elemanla beraber VHS’lerdeki filmleri izlemeye başlarız. Tabi bizim elemanlar da oradan çıkmaza bu da ayrı bir konu.

Amateur Night: Bir grup genç kızlı erkekli barda eğlenirler. Kocaman parlak gözlü bir kız esas oğlanımızdan hoşlanır ve onun yanına yanaşır. Bu arada üç erkek arkadaşta bir kızla birlikte patlak, gözlü kızı alarak otel odasına giderler. Burada erkeklerden biri kıza sulandır ve herkesin içinde beraber olmaya niyetlenir. Ancak kız sızınca bu durumdan vazgeçer. Patlak gözlü kızımız ise esas oğlana kur yapmaktadır ama garip bir kızdır bu. Sızan kızdan umduğunu bulamayan eleman bizim patlak gözlüye yanaşır. Patlak gözlü ona iyi yaklaşır ve sevişmeye başlarlar, derken ikinci eleman ortaya çıkar. Ama derken kız çocuklara saldırır birini ısırır parçalar. Diğerini de yakalar öldürür.  Esas oğlanımız bunun üzerine kaçar ama kız onun peşini bırakmaz. En sonunda pençelerine alır ve çocuğu kaçırır. Filmin en güzle hikayesiydi diyebilirim Kız tam anlamıyla karaktere oturmuş. Ancak vampir miydi succubus mı bu konuda bazı rivayetler var.

Second Honeymoon: Amerikan şehir efsanelerinde bolca rastladığımız bir hikaye bu. Bir çift ellerinde kamera arabayla geziye çıkmışlardır. Konakları yerde bir gece kapı çalınır ve garip güzelce bir kız arabalarını ister. Tabi kim olduğunu bilemedikleri birine araba vermezler. Kız bir süre dışarıda dikildikten sonra kaybolur. Gece uyuduklarında ise odalarına birinin girdiğini ve kameraları ile çekim yaptığını görürler. Hikaye burada soru işaretleri uyandırırken yapılan final ve lezbiyen ikiliye dönmesi işi biraz sığlaştırmış. Ancak cinayet sahnesi oldukça başarılıydı.

Tuesday the 17th: Anlamakta zorluk çektiğim hikayelerden biriydi bu. Oysaki iyi başlamıştı. Ne olduğu belli olmayan bir katil ortalıkta ve bu katilden kurtulmak içinde arkadaşlarını feda eden bir kızımız var ortada. Oyunculuklar olsun hikaye olsun artık bu tip şeyleri ezberlediğimizden bana çok çekici gelmedi.

The Sick Thing That Happened to Emily When She Was Younger: Filmdeki başarılı hikayelerden biri de bu. Tabi daha önce bu tarz filmleri de daha önce izlemiştik ama bu hikayede de her ne kadar soru işaretlerini tam olarak cevaplayamasa da gerilimi ve aksiyonu yerindeydi. Bunun en büyük etkenlerinden biri de işin içinde web cam olayının yer almasıydı. Esas kızımız öğrencidir ve evde yanız yaşamaktadır. Webcam üzerinden erkek arkadaşı ile konuşur yazışır. Ancak evinde garip olaylar olmaktadır ve bu olayları kameradan erkek arkadaşına gösterir. Sanki hayaletler evde dolanmaktadır. Beraber bu işi ortaya çıkarmaya çalışırlar ancak biz görürüz ki aslında çocuğun bu işte bir parmağı vardır. Hatta o hayaletler de uzaylılardır.  Fena bir hikaye değildi beşinci hikaye. Filmdeki iyi hikayelerden denebilir.

10/31/98: Son film en başarılı filmdi ama bu hikayeleri de defalarca izlemedik mi, elbette izledik. Yinede film iyi kotarılmıştı. Halloween gecesi eğlence arayan bir grup çocukla hikaye klasik bir başlangıç yapar. Gençler parti için bir adrese giderler ve adreste kimse yoktur. Sessiz bir yerdir. Ev içerisinde de garip olaylar olmaktadır. Başta kendilerine yapılan şaka sanırlar ve partiyi aramaya koyulurlar. Tavan arasına çıktıklarında bir ayin ile karşılaşırlar. Bir grup genç bir kızı bağlamış güya şeytan çıkarmaktadırlar. Bİzimkiler neye uğradıklarını şaşırırlar ve kaçarlar. Ancak kızı orada o şekilde bırakmaya içleri elvermez ve kızı oradan kaçırırlar. Tabi bu atılan yanlış bir adımdır. Hikaye perili ev, satanist tarikat, exorcism, şeytan gibi bütün korkutucu öğeleri üstünde barındırıyor.

Özetle öyle kalp krizi geçirtip öldüreceğini, yada korkudan altınıza yaptıracağını düşünmüyorum filmin. İki saatiniz varsa veya merak ediyorsanız izleyin derim. Öyle peş peşe izlemenize de gerek yok hikaye hikaye izleyin yeterli. Teknik açıdan iyi diyemeyeceğim filme ancak farklı yönetmenler ve senarist isimleri var filmde Ti West‘de bunların arasında.

Yönetmen:

Senaryo:

Oyuncular:

 Linkler:

 http://www.imdb.com/title/tt2105044/