Film vizyona girdiğinde çakma bir X-Men’ın karşıma çıkacağını düşünerek, sinemada filmi izlemeye gitmemiştim. Nedense film bana sadece gişe kaygısı güden bir X-Man filmiymiş gibi geliyordu. Karakterlerin geçmişini anlatma fikri, aklımızda betimlediğim karakterlere ters düşer diye belki filmi izlemekten korktum. Bu şekilde onlarca cümle de sıralayabilirim.
Filmi izlemeden önce, yönetmenin önceki işlerine baktım. Snatch. gibi bir filmin prodüktörlüğünü yapmış zamanında. Son olarakta kale alınabilecek film olan Stardust‘ı çekmiş. Zaten sırf Stardust‘ın hatırına filmi izlememi biraz daha öne çektim.
Öncelikle belirtmem lazım ki film beklediğimden başarılı çıktı. Buna belkide beklentilerimin düşüklüğü sebep olmuştur ancak, yönetmen Stardust‘ta yaptığını tekrarlamış ve izleyiciyi filmin içine çekmeyi başarmış. Tüm karakterlerin yaşlılıklarını bildiğimizden onların genç hallerini izleyiciye benimsetmek biraz zor olacaktı, ancak yönetmen karakter seçimlerini de oldukça başarılı bir şekilde yapmış.
Film X-Manlerin tarihini güncel tarihle birleştirip vermeye çalışmak oldukça iyi bir fikirdi. Ancak güncel tarih ile birleştirirken bakış açımız, yine Amerikan tarihi bakış açısı. Zaten daha ne bekleyebilirdik ki? Filmde Nazi dramı -Magneto’nun var olma sebebi-, ırkçılık, iyi ve kötü taraf bariz bir şekilde çekilerek verilmiş. Nazi dramı olmazsa olmaz. Burada Magneto’nun film boyunca annesini öldürenlerin peşinden koştuğunu görüyoruz. Bir de Xavier’ın o kadar okuyup ettikten sonra birden seve seve Ruslara karşı savaşmayı kabul edip ekip toplaması ayrı bir durum ki Xavier savaştan yana olmamakla kazınmış aklımıza. Bir diğer husus ise, yardımlarını aldıkları mutantlara -iki ordu da savaş hallerini kesip- saldırması ve Magneto’nun geriye yönlendirdiği silahları Xavier’ın durdurmaya çalışması. Ama kendisi Rusları öldürmeye gidiyordu… Ben tarihin çarpıtılmasını bıraktım, bari bunlar ve bunun gibi şeyler düzgün olsaydı.
Filmin anlattığı tarihe, gördüğümüz işittiğimiz bazı noktaları göz ardı edersek efekti kurgu ve oyunculuk bakımından başarılı. Film kendine çekiyor izleyiciyi ve sonuna kadar da sıkılmadan bağlı tutuyor. Aksiyon sahneleri de tatmin edici. Hatta genel hatları ile bakıldığında film en iyi X-Man filmlerinden biri olmuş.
Film 1944’de başlıyor. Erik, Nazi toplama kampında ailesinden ayrıldığında yeteneği ortaya çıkıyor. Bir Nazi subayı albayda Eric üzerinde araştırma yapmak istiyor ve yeteneğini kullansın diye annesi gözlerinin önünde öldürülüyor. Aynı dönemde Amerika’da ise Charles Xavier adında yakışıklı, zengin, zeki ve başarılı bir genç yaşamaktadır.Koskoca evde yeteneği sayesinde kimseye muhtaç olmadan yaşamaktadır. Bir gün evine kendisi gibi çocuk ve Raven ile tanışır ve birlikte büyürler. Raven (Mystique) görünüşünden dolayı pek mutlu değildir ama.
Charles Xavier eğitimini tamamlar ve profesör olur. Bu sırada Amerika ve Rusya arasında soğuk savaş baş göstermektedir. Bu arada eski Nazi subayı olan Sebastian Shaw -aynı zamanda Eric’in (Magneto) üstünde deneyler yapan ve onun annesini öldüren kişi- kendi yeteneklerini keşfetmiş, mutantları etrafına toplayarak iki ülke arasında nükleer bir savaş çıkarmak için çaba göstermektedir. Bu şekilde mutasyona uğrayan insanların sayısını arttıracağını düşünmektedir. etrafında bir grup mutantı toplamıştır.
Amerikan üst düzey yöneticileri Xavier’dan kendine bir ekip toplayıp Rusya’ya karşı savaşmasını isterler. Burada Her ne kadar Rusya büyük düşman kötü adam olarak gösterilsede ufak bilek hareketleri ile bütün suç Sebastian Shaw’ın üstüne kaçmıştır. Tabi düşman ortak olunca Erik ve Charles’in yollarıda kesişir. Hatta ilk ekibi beraber toplarlar.
Savaşın patlak vermesine ramak kalmıştır. İki ülkenin savaş gemileri burun buruna gelmiştir. Bu arada mutantlarımız, savaş olmaması için çabalar. Suyun altında gizlenen, Sebastian Shaw’ı da ortaya çıkartırlar ve sorunu çözerler. İki tarafta savaş çıkmayacağını anlayınca anlaşmalı gibi adadaki mutantlara saldırırlar.
Fazla ayrıntıya takıldığımız da zevk alamayacağımız bir film X-Men: First Class. Öyle ki teleport yeteneğine ait bir abimiz var filmde ki bu yeteneği nasıl almış bilmiyoruz. Birde ağzından güçlü sinyal gönderip uçan arkadaş, bağırmayı kesince de baya baya uçabiliyor. Sonuç olarak eğlenceli, kendini izleten bir film. Ancak tutarsızlıklar ve hatalarla da dolu.
Yönetmen: Matthew Vaughn
Senarist:
Ashley Miller | ||
Zack Stentz | ||
Jane Goldman | ||
Matthew Vaughn | ||
Sheldon Turner | ||
Bryan Singer |
Oyuncular:
James McAvoy | … | Charles Xavier | |
Laurence Belcher | … | Charles Xavier (12 Years) | |
Michael Fassbender | … | Erik Lehnsherr / Magneto | |
Bill Milner | … | Young Erik | |
Kevin Bacon | … | Sebastian Shaw | |
Rose Byrne | … | Moira MacTaggert | |
Jennifer Lawrence | … | Raven / Mystique | |
Beth Goddard | … | Mrs. Xavier / Mystique |
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?