Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar eserinden esinlenerek Zeki Demirkubuz‘un senaryosunu yazıp yönettiği film Yeraltı. Filmde anlatılan kitabın ikinci bölümüne denk gelmekte. Tabi Yeraltından Notlar beyaz perdeye uyarlanması çok zor bir kitap. Hatta uyarlamak imkansız gibi bir şey. Zeki Demirkubuz’un karşımıza sunduğu şey ise bire bir olmasa da hikayenin temelini karşımıza getirmek.
Film Zeki Demirkubuz’un diğer filmlerinin yanında daha sönük diyebilirim. Ancak tek başına bakıldığında iyi bir film. Filmin her sahnesinden bir pay çıkartılabilir. Ankara’nın gri tonu filmin karanlık atmosferini yakalamasında oldukça yardımcı olmuş. Film yavaş ilerlerken, her bir karenin ana karakterin de yardımıyla içine çekiliyorsunuz. bu da ana karakter içe empati kurmanızı sağlıyor.
Filmde ana karakterin başından geçen her şeyle kendi yaşantımızla bağlantı kurabiliyoruz. Muharrem karakteri, insan oğlunun üzerine alabileceği her türlü sıfatı taşımakta. Aslıda bu da karakterin ve insanların analizini yaparken bir yerde tüm bu kavramlara ne kadar yakın olduğumuzu, hatta tüm bu kavramları yaşadığımızı gözlerimizin önüne seriyor.
Muharrem yalnız yaşayan, üniversiteden arkadaşlarıyla arası bozuk kendi halinde biridir. En yakın dostu diyebileceği kişi ise evine temizliğe gelen kapıcısı Türkan’dır. Türkan sürekli eli ayağı tutmayan yöneticiden dert yanmaktadır. Burada Muharrem’in Türkan’a yakınlığının sebebi bir yerde kendini Türkan’dan üstün görmesine bağlayabiliriz.
Aynı şekilde karşımıza çıkan diğer bir olayda gürültücü komşulara karşı Muharrem’in takındığı tavır. Patatesi onların camına attıktan sonra, komşularını susturur. Bu onun için bir zaferdir. Bir nevi kendisindeki ego patlamasıdır. Bunun film boyunca yanından ayırmadığı patatesten ve onunla tatmin olmaya çalışmasından anlayabiliriz.
Şüphesiz ki filmin asıl anlatmak istediği şey bütün arkadaşların bir araya toplandığı yememek masasında anlatılıyor. Filmin en başarılı ve etkileyici bölümü de burası. Başkalarının cümlelerini kopyalayıp iyi bir yazar olan arkadaşı, onun etrafındaki yalakalar… Muharremin onlarla olan ilişkisi, gerçeği görmesi ve bunları onların yüzüne vurması aslında asosyal bir yaşam süren Muharremin bir yerde normal bir insan olduğunu da önümüze sürüyor. Burada “iki yüzlülük ne kadar normal bir davranıştır” sorusunu soruyor bize.
Tabi burada Muharrem’in aslında içinden geçenleri söylemediğini de görüyoruz. Burada kendisinin sıradan bir insan olma yolunda kat etmiş oluğu yola da tanık olmaktayız. Muharrem her ne kadar kendi kendine yetebilen bir karakter çizgisi çizse de finaldeki fahişe sahnesi aslında onun da acınacak biri olduğunu gösteriyor.
Bu dakikaya kadar güçlü, sağlam görünen Muharrem’in aslında acınacak bir halde olduğu ortaya çıkıyor. Fahişe ile yaptığı sohbette ona adresini vermesi ve zorda kalınca onu arayabileceğini söylemesi aslında kendi acısını paylaşmaya çalışmasından kaynaklı. Nitekim iki yüzlü insanlar sebebi ile bunalıma giren Muharrem’i kendine bahane ederek yumuşatan yine fahişe oluyor.
Özetlemek gerekirse anlatılması zor bir film Yeraltı. Yazının başında da dediğim gibi Zeki Demirkubuz’un en iyi filmi değil belki ama iyi bir film. Oyunculuklar, mekan seçimleri başarılı. Filmde yer yer kopmalar hissedilse de zor bir yapıt olması bunu tolere ediyor. İzleyin derim.
Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Senaryo: Zeki Demirkubuz, Fyodor Dostoevsky
Oyuncular:
Engin Günaydin | … | Muharrem | |
Serhat Tutumluer | … | Cevat | |
Nihal Yalcin | |||
Sarp Apak | |||
Murat Cemcir | |||
Serkan Keskin | |||
Feridun Koc | |||
Sirri Sureyya Onder | |||
Nergis Öztürk | … |
Fahise
|
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?