yılan

ağaç kabuğunun içinde yürürken, önüme çıkan iki adet iri kıyım yılanın karşıma çıkmasıyla gerçek hayata dönmem bir oldu. gördüğüm yılanları tarif etsem “sen hala gerçek hayata dönememişsin” diyenler bile çıkabilir ancak gördüklerimin hayal olmadığını düştüğümde hissettiğim acı ile daha iyi anladım.
beni herkes tanır mı bilmem ortlama bir türk erkeği düşünün, sanırım kendimi standartlaın içine sokabilirim. orantısız bir vücut, tabiride yerinde olur sanırım bu vücuda eklenmiş göt ve göbek. yılanların her biri, bir bacağım genişliğinde idi. boylarını tahmin edemiyordum. ancak iti tane olduklarını biliyorum. bu koca iri kıyım yılanları önceden farkedememiş olmam dalgınlığımdan mı kaynaklanıyordu bilmem ama yılanlar ağaç kabuğu ile öyle bir bütün olmuşlardı ki dalgın olmayan bir insanın bile onları görmesi içkansızdı.
yılanlardan biri beni farketmişti. birbirimizi aynı anda farketmiş olacağız ki göz göze geldik. birden kendimi ağaç kabuğunun içinden aşağıdaki alsfalt yola doğru fırattım. kendimi topralayana kadar yılan ayağa kalkmış gözlerini bana doğru dikmişti. ona doğru dönüğümde ağzını açarak çatal dilini bana gösterdi. o sırada ağaç kavuğunda ilerleyen biri kız biri erkek iki tane çocuğun yılanlara doğru yaklaştığını gördüm. az önce bana dil çıkaran yılan yine eski saklanır konumuna geri dönmüştü. çocuklara seslendim “inin oradan yılan var” diye. erkek olanı bana döndü. “birşey olmaz…. “inin” dedim “ısırabilir.” o esnada yılan yukarı doğru kalktı.bir bana birde diğerlerine baktı. sonra çocuklara dönerek ağzını onları yutacakmış gibi açtı. dişlerinin arasından zehrini püskürttü. normal bir püskürtmeden çok sağnak bir yağışa benziyordu bu. çocuklar sırılsıklam olmuşlardı ancak, tepkisiz bir şekilde duruyorlardı. alel acele onları temizledim…