Sonunda Hobbit’i izleme fırsatı buldum. Tabi bu fırsatı daha önce de yakalayabilirdim ama birazda filmi IMAX 3D izlemek isteyince yer bulmak biraz zor oluyordu. Aslında şimdi düşünüyorum IMAX 3D bana ne verdi? Sanki bizim IMAX olayımızda bir eksiklik var. Tabi bunu yurt dışında bir IMAX filme gidersem anlayabileceğim. Bana verdiği ise dev ekranda filmi izleme zevkiydi. Ancak filmi izlediğim İstinye Park sinemalarında bir yerleşim sorunu olduğunu düşünüyorum. Neyse filme dönelim.
Tabi Lord Of The Rings’ten sonra herkes gibi benimde çok fazla beklentim vardı filmden. Ancak o bilindik giriş ve müzikler kulağıma takılınca film hakkında ilk düşüncem Lord Of The Rings’in gerisinde ve etkisinde kalacağı oldu. Bunda yanılmadım da. Peter Jackson pek riske girmeyerek yeni şeyler denemeye çalışamadan, Lord Of The Rings arkasından giden bir film olarak çıktı karşıma. Hatta müzikler bile Lord Of The Rings’i hatırlatıyordu.
Film bu konuda beni çok tereddütte bıraktı. Hikaye yine Hobbit kitabından yorumlanmış. Birebir çekildiğini söyleyemeyeceğim. Bu kısmada takmıyorum tabi. Ancak Lord Of The Rings’de üç kitabın üç bölüm halinde yayınlanmasından sonra şimdi tek kitabın üçe parçalanması biraz sıkıntı olmuş. Bunu da filmi izlerken anlıyorsunuz. Öyle ki filmin ilk yarısı sıkıntı içinde geçiyor. İkinci bölüm ise birden oldu bittiye gelip akıp gidiyor. İkinci bölüm finalinde ise tam olaylara ısınmış hissederken kendinizi hevesiniz kursağınızda kalıyor.
Film kötü bir film değil. Ancak çok iyi bir filmde değil. Bence bu kez ortada bir film çıkmış Peter Jackson’dan belki de çok şey beklediğimden bu şekilde hissettim. Şu da bir gerçek ki önümüzdeki üç yılın Oscar galibi de belli. Benim filme biraz tereddütlü bakma sebebim ilk yarıda edindiğim sıkıntı. Belki film ilk dakikalarında sarsaydı çok güzel bir film izledik diyebilecektim. Belki bu konuda bir çok kişi benimle hem fikirdir.
Bilbo’nun evinde toplanma olayı bence gereksiz uzun tutulmuştu. Bizim için pek anlam ifade etmeyen diyaloglar bulunması ve gereksiz sahneler insanın sıkıntısının artmasına sebep oluyordu. Bu kısmı uzatana kadar, Gollum sahnelerini uzatsalardı daha iyi olacaktı. Oldukça eğlenceli sahnelerdi Gollum’un sahneleri. Tabi bu sıkıntının başlıca sebebi olayın kapalı mekanda (dar landan bahsediyorum) geçmesi olabilir.
İkinci yarıda sanki ilk yarıdan farklı bir film çıkıyor karşımıza. Gerek Radagast’ın hikayesi, gerek belirttiğim gibi Gollum ile Bilbo giyalogları, Goblin kralı, Azog’la Thorin’in savaşı, oldukça keyifli bir izlenim veriyor. Ancak anlatımdaki bir kopukluk ise bir çok hikayenin aynı anda verilmeye çalışılması. Bu genellikle başarılı olmuş ama hangi hikayenin ana hikaye olduğunu kestirmemize olanak tanımıyor.
Filmde çekimler, manzaralar, oyunculuklar yine harika. Eski karakterleri yine görmek filmin en büyük başarısı olmuş. Galadriel’i görmek beni çok memnun etti çünkü bu film kesinlikle bayan karakter bakımından kısırdı. Bu arada Cate Blanchett‘da bir elf gibi hiç yaşlanmıyor sanırım.
İlk film biraz hevesimi kursağımda bıraktı. Finali hiç beklemediğim bir yerde tam filme ısınmışken damdan düşer gibi oldu. Birden siyah ekranı görünce hayal kırıklığına uğradım dersem yalan olmaz. Ama bir sonraki filmi de dört gözle beklemiyor değilim. İkinci filmin ilkinden daha iyi olacağı kesin gibi görüyorum. Umarım yanılmam.
Özetlemek gerekirse her şeye rağmen izlenmesi gereken filmler arasında The Hobbit: An Unexpected Journey. İlk cümlelerimde de dediğim gibi bu senenin Oscar galibi belli. Hatırlatmak gerek ki sinemada izlemenizde fayda var.
Yönetmen: Peter Jackson
Senaryo: Fran Walsh, Peter Jackson, Philippa Boyens, Guillermo del Toro, J.R.R. Tolkien (roman)
Oyuncular:
Ian McKellen | … | Gandalf | |
Martin Freeman | … | Bilbo | |
Richard Armitage | … | Thorin | |
Ken Stott | … | Balin | |
Graham McTavish | … | Dwalin | |
William Kircher | … | Bifur / Tom Troll | |
James Nesbitt | … | Bofur | |
Stephen Hunter | … | Bombur | |
Dean O’Gorman | … | Fili | |
Aidan Turner | … | Kili |
Linkler:
http://www.imdb.com/title/tt0903624/
http://www.thehobbit.com/
Siz ne düşünüyorsunuz?