Festival kapsamında Sinemada İnsan Hakları Yarışması kapsamında yarışan filmlerden biri de As If I Am Not Here idi. Film İrlandalı yönetmen Juanita Wilson tarafından beyaz perdeye aktarılmış. Film Bosna’da olanları yalın bir dille anlatmış. Öyle bir yalınlık ki bu filmde yaşananlar çoğu yerde bizi rahatsız etmiyor. Çoğu yerde oyuncular yaşanan atmosferi bize hissettirmekte başarısız olmuş. Sarsıntılı bir etki yaratacak film belki de yönetmeninin de bayan olması sebebi ile biraz daha yumuşak olmuş.
Samira Saraybosnalı genç bir öğretmendir. Ailesi ile çok yakındır. İlk görev yeri olarak kırsalda bir köy kasabasına gider. Burada üç aylık geçici görev için gelmiştir. Okulun asıl öğretmeni köyü terk etmiştir. Çocuklar öğretmenin geri dönmeyeceğini söyleseler de Samira bu küçük köyde üç ay geçireceğine inandırmıştır kendini.
Daha köye ilk vardığında uzaktaki bir dağ köyündeki dumanları görmüştür. İlk gün onun için iyi geçer ancak ikinci gün dışarıdaki gürültü ile uyanır. Pencereden baktığında, köyü basan sırp grup tarafından bütün köyün toplandığını görür. Onunda kapısından içeri bir sırp asker (!) girer ve onu da diğerleriyle birlikte alır. Sırplar köydeki tüm erkekleri öldürürken kadınların tamamını askeri bir kampa götürülür..
Burada dikkatimi çeken ise köy kadınlarının erkeklerini nereye gittiğini bilmelerine rağmen, herhangi bir tepki göstermemeleri. Buna rağmen ilerleyen dakikalarda ise erkeklerinin yaşayıp yaşamadıklarını sormaları. Tabi burada değinilen şey her ne olursa olsun umut.
Samira şehirden bu köye geldikten sonra bu hayata alışmayı düşünürken kendini bir toplama kampında bulmuştur. Buraya neden getirildiklerini, onlara ne olacağını bilmemektedirler. Ancak ilerleyen zamanlar gösterir ki orada bulunma amaçları askerlerin cinselliklerini ve sadistliklerini tatmin etmek için orada olduklarını anlarlar. Yapmaları gereken tek şey ise fazla göze batmamaktır.
Ancak atalar derler ya güzellik başa bela diye Samira’da bu sondan kaçamaz. Onlarla birlikte, bir gup kadın da özel bir odaya katılır. Üst düzey askerlerin tatmini için kullanılır. Yapmaları gereken sadece hayatta kalmaktır. Samira da bir kadın olarak aşağılandıktan sonra bir karar alır. Oyunu kartlarına göre oynayacaktır. Amacı ise kendini korumak için en yüksek rütbeliye ulaşmaktır.
Samira güzelliği ve kasabadan biri olmadığının anlaşılmasıyla birlikte, amacına kolayca ulaşır ve birliğin komutanına kadar gider. Artık kendini daha da güvene almıştır. Üstüne üstlük komutan ona yakınlık bile duymaya başlamıştır. Adam görevde olduğunun bilincindedir. Aslında onlara da bu şekilde davranmaları gerektiği söylenmiştir.
Film aslında yapılan zulüm ve işkencelerden çok, baskı altında kalan o kadınların yaşadıklarından etkilenerek geçirdikleri kişilik bunalımları ve kimlik bozulmalarını anlatmakta. Yapacak bir şeyin olmadığı ve hayatların pamuk ipliğine bağlı bulunduğu bir ortamda yaşadıkları baskı başarılı bir şekilde anlatılmış. Ancak bu anlatım sadece tek kişi üzerinden olup diğer oyuncular çok pasif bırakılmış. Film boyunca sesleri çıkmayan diğer figüranlar akla soru işareti getirmekten başka bir işe yaramamış.
Film başarılı bir film ancak etkili bir film olduğunu söyleyemem. Ancak filmden aklımda kalan söz komutanın “bu iş bittikten sonra ikimizde evimize dönemeyeceğiz” olmasıydı. Nitekim serbest bırakıldıklarında artık hiç kimse eskisi gibi değildir. Filmimizin baş kahramanı Samira’ya baktığımızda ise ise bu kötü günlerden ona yadigar olarak bir bebek kalmıştır. Samira bebekten kurtulmak ister ancak, zamanı geçmiştir. Bu bebek ona sadece kötü geçmişi hatırlatacaktır. Bebeği doğurur, onu istemez ama yine de finalde annelik içgüdüleri ile çocuğu emzirir yaşadıklarını düşünüp ağlayarak.
Bu konuya yakın ve daha etkili çok film gördük. Hepsi de Hitler’in yaptıkları ile ilgili. Her biri daha etkili filmlerdi de. Burada daha soft bir anlatım karşımızda demiştik. Bunun sebebi Bosna’da yaşananları bir türlü görmek istemeyen Avrupa devletlerini kızdırmamak olabilir belki de. Burada Samir’in sığındığı devletin Almanya olması sanki onlara bir günah çıkarttırma sahnesi gibi hissettirdi bana…
Aslında anlatılmayacak izlenmesi gereken filmlerden birisi Yokmuşum Gibi. Çünkü ne kadar anlatmaya çalışsakta eksik kalacak bir şeyler vardır elbet. Çünkü yaşanan, görülmesi gereken çok olay ve ayrıntı var filmde…
Yönetmen: Juanita Wilson
Senarist: Juanita Wilson, Slavenka Drakulic (kitap)
Oyuncular:
Stellan Skarsgård | |||
Miraj Grbic | … | Komutan | |
Natasa Petrovic | … | Samira | |
Fedja Stukan | |||
Nikolina Kujaca |
Linkler:
Siz ne düşünüyorsunuz?